Home Artists Posts Import Register

Content

24 Ekim 2009

Mert Bey yazmış, demiş ki: “Benim adım Arapça, önce ‘insan’, sonra ‘erkek’, sonra ‘cesur’ veya ‘dürüst’ anlamında. Bizde daha çok son iki anlam anlaşılıyor. Ama erkek anlamına da geliyorsa, acaba Mars ile bir ilgisi olabilir mi? Yani bir adım daha gidersek, Martin aynı kökten mi geliyor?”

I-ıh. Bir kere Arapça değil Farsça, hepten alakasız iki ayrı lisan. Sonra bu konuyu Elifin Öküzü’nde yazmıştım, onu okumadan bana soru soranlardan soru başına iki lira alıyorum haberiniz var mı?

Sözcüğün aslı martiya şeklinde en eski Persçe yazıtlarda geçiyor, MÖ 500 suları. Esas anlamı “ölümlü” demek; İngilizce mortal (ölümlü) ya da bizdeki mort sezon ve mortoyu çekmek deyimleri ile bir şekilde akraba. İslam sonrası dönemin Farsçasında mard, Arapça âdem’in karşılığı olmuş. Bu da hem genelde insan, hem özel olarak erkek demek. Demek ki erkeği insan ırkının has nümunesi olarak görmüşler, belki de komplekstendir, bilmem. Ermenice mart (insan = adam) da Farsçadan alıntıdır.

Yiğitler yiğidi Romalı tanrının adının kökeni meçhul. Walde-Hoffmann ve Ernout-Meillet sözlükleri spekülasyon yapmaktan kaçınmışlar. En en eski Latince kaynaklarda Mavors/Mawers geçiyormuş. MÖ 3. yüzyıla ait Oskça bir yazıtta Mamers demişler. Bundan ötesi çıkmaz sokak: bilgi yok. (Oskça neymiş? Latincenin Güney İtalya’da konuşulan amcaoğluymuş. Erken yaşta ezilip gitmiş.)

Tavladaki mars’ın ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Aradım aradım bir şey bulamadım. Arapça “suya batırmak” anlamında mers’tir diyorlar ama, yok, oturmuyor bir türlü. Kapıdan baktırıp kazma kürek yaktıran Mart ise eski Romalıların Martius ayıdır. Yani savaş tanrısının yortusunu kutladıkları ay. İmparatorluk çağında Yunancaya, oradan da bilumum Ortadoğu dillerine geçmiş, bize Arapça üzerinden ulaşmış. Adamın adı Mars, ama çekimli olunca Martem, Martis, Martius filan oluyor.

*

Bak hele, şimdi de elalemin tanrısına “adam” dedik, oldu mu? Bakalım kaç tane Romalıdan küfür kâfir maili gelir!1


1 İflah olmaz “laf sokma” huyumu kibir ve megalomani olarak değerlendirip, dini mevzularda daha “nesnel ve derinlemesine” makaleler yazmamı öneren bir okuruma şu cevabı vermişim:

Hayır, gazete köşesinde “nesnel ve derinlemesine çalışmalar” olmaz. İnsanlar sıkılır, okumaz. Gazete köşesi şovdur, standup’tır. İnsanları eğlendireceksiniz, kızdıracaksınız, duygularını harekete geçireceksiniz.

Daha mühimi. Türkiyede bazı insanların saygıdeğer ve doğru noktalardan hareketle Müslümanlığa sarıldığını biliyorum. Fakat vicdan, ahlak, adalet ve siyasi düzen sorularına Müslümanlığın doğru cevap olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Dolayısıyla bir yandan milliyetçi/faşist cepheyle mücadele ederken, bir yandan da arasıra öbür tarafa dönüp “arkadaşlar doğru yerde durduğunuzdan emin misiniz?” diye bir kılçık atma ihtiyacını duyuyorum. Diyebilirsiniz ki kendini beğenmişliktir. Sırtını bir tarafa dayamadan herkese birden cephe açmak çılgınlıktır, megalomanidir vs. Belki de haklısınız, ne diyeyim?

Comments

No comments found for this post.