Home Artists Posts Import Register

Content

1 Ekim 2009

Eski Asur dilinde inbu: her çeşit meyve veya meyve ağacı. Misal, mutxummê şadî u mâtitan, karân şadî kalişun gimir inbu adnâte riqqê u şirdî, demiş kral Esarhaddon, “kentin her yerine yabancı ülkelerden gelen meyveler ve sarmaşıklar ve güzel kokulu ağaçlar ve zeytin ağaçları diktim.” Ayrıca mecazi anlamda, yavru, çocuk, evlat anlamında kullanılıyor: ina ûme inbu aşşûni akê xadâka! “Yavruma hamileyken ne kadar sevinçli idim!” Özel isim İnbi-şamaş “Güneşin oğlu”: Arapçası İbnüşşems olur.

Diğer Sami dillerinde var olan ayın ve gayın sesleri Asurcada kaybolur, o yüzden sözcüğün Arapça eşdeğerinin ayın sesiyle ˁinab olması doğal. (Alıntı demiyorum bakın, ortak Sami kelime hazinesinin yansıması.) Bu sözcük Arapça üzüm demek, ˁinaba da üzümün tanesi. Kuru üzüme ˁinab denmez, sadece yaş üzüme denir diye ayrıca belirtmiş sözlükler. Sanırım genelde üzüm, zeytin, iğde gibi tane şeklindeki meyvaları çağrıştıran bir kelime. Büyük ve yuvarlak buruna da ˁunâb denirmiş aynı kökten.

ˁUnnâb üzümün kabası ve büyüğü, bildiğimiz hünnap ağacının ve meyvesinin Arapça adı. Bilimsel adı zizyphus vulgaris, İngilizcesi jujube. Nuh Nebiden kalma bir antika meyvedir, çok yavaş büyüyen boylu poslu bir ağacı, aşırı sert ve cilalı tahtası vardır. Bizim bahçeye iki tane diktik, beş senede ancak adam boyu oldular.

Türkçede 14. yüzyıldan beri ayınla ˁunnâb kaydedilmiş. İlk kez 17. yüzyılda kayda geçmiş ki halk arasında /h/ ile söylerler diye. Genel kural: Arapça sözcük başındaki ayn Türkçenin bazı halk lehçelerinde /h/ olarak telaffuz edilir. Kürtçede sanırım daima öyle telaffuz edilir.

Comments

No comments found for this post.