Home Artists Posts Import Register

Content

3 Haziran 2009

Arapça sözlüğe göre müşavere ve istişare eş anlamlı, aynı Ş-W-R kökünden III (müfâ’ele) ve X (istif’âl) masdarları. Türkçe sözlüklerde de ikisi arasında gerçek bir anlam ayrılığı görülmüyor.

Birinci işi yapan kişiye müşavir, ikincisine müsteşardenir. Bunların da esasen eş anlamlı olması lazım, danışmanla danışgan gibi, ama güncel bürokratik kullanımda aralarında okyanuslar kadar fark var tabii. Ne demiştik? Dil, eş anlamlıları sevmez. Eş anlamlı kelimelere rastladı mı ne eder eder, aralarına ayrılık sokar.

Şûrâ da aynı kökten bir başka masdar, o da danışma demek. Arapçada ender rastlanan bir sözcük iken, zannederim 19. yüzyıl ortalarında Tanzimat ricali tarafından tozlu sözlüklerin bir köşesinde keşfedilip piyasaya sürülmüş.[1] Fransızca Conseil d’état deyiminin çevirisi olarak Şura-yı Devlet benimsenmiş. Siyasette böyle gün yüzü görmemiş sözler ne zaman gerekir? Tam ne demek istediğini söylemek istemediğin zaman gerekir! Şura-yı Devlet de Osmanlı siyasi düşüncesinde zahmetli bir dönemeci temsil eder. İlk kez padişahın yetkileri hukuken kısıtlanır; Devlet egemenliğine resmen şirk koşulur; parlamentoya giden yolda ilk adım atılır. Buna mecburen İslami hukuktan bir kılıf uydurulacaktır, o yüzden “müşavere ediniz” ayetini hatırlatmak gerekir. Ama kavram yeni olduğundan kelimenin de yeni olması yeğdir, yoksa ukala kesimi eski kelimeler üzerinde yapılmış eski tartışmaları öyle bir harlar ki bir daha içinden çıkamazsın.

1917’de Rusya’da ihtilal olduğunda şura sözcüğü yeni bir hayat kazanır. Bolşevik Partisinin paravanı olarak iktidara gelen “işçi ve köylü sovyetleri”ne, ki konsey veya “danışma kurulu” demektir, Türkçede şura adı verilir. 1919’da Kars, Ardahan ve Batum’da kısa ömürlü Şura Hükümetleri kurulur; 1920-21’de Anadolu’da Şuracılık akımı alır başını yürür. Mustafa Kemal’in yakın çevresi de bir ara topyekün “şuracı” olur. Sonra vazgeçerler.


[1]Kuran’ın Şura suresini hatırlamamış olmamdan ötürü beni kınayanlar oldu. Haklıdırlar. Her gün Kuran okuma alışkanlığım yok. 34 yıl önce İngilizce mealini okumuştum. Sonra 1977’de Yale’de Profesör Franz Rosenthal’in dersinde bir sömestre boyunca Arapçasına çalıştık. Şimdi elimin altında lazım oldukça başvurmak için bir nüshası duruyor, o kadar.

Arapçada ender rastlanan bir sözcük zannetmemin nedeni, Lane sözlüğünde maddebaşı olmayıp müşavere maddesi içinde gömülü olması imiş. Ondan yanılmışım. Maamafih soyut bir eylem adı iken kurum adı olmasına 19. yüzyıl Osmanlı kullanımından önce rastlandığını sanmıyorum.

Comments

No comments found for this post.