Home Artists Posts Import Register

Content

16 Mayıs 2009

Bir süre önce Taraf’ın Hariçten Gazeller sayfasında çıkan yazımın başında arkadaşlar beni “Gazeteci Yazar” diye tanıtmışlar. Vallahi otelciyim, lokantacıyım, kaçak köy inşa ederim, gezi yazısı yazarım, arasıra öğretim görevlisiyim, kenarından biraz dilbilimciyim ama gazeteci değilim, hiç olmadım. Teveccüh göstermişler.

Gazetecilik bu ülkede en azından Şinasi Efendi’den (yani 1860’tan) bu yana pek makbul bir meslek sayılır, yüceltilir. Bir zamanlar hakikaten memleketin önde gelen fikir ve kalem adamları bu işle uğraşmışlar. Suskunluğun kural olduğu bir devirde düşünülmesi bile tehlikeli sayılan fikirleri dile getirmişler. Okul olmuşlar. Toplumsal değişimin önünü açmışlar. Sonradan iş değişmiş, ayrı konu. Simaviler sağolsun.

Halbuki köküne giderseniz “gazete” hiç öyle matah bir şey değil. İnanmayacaksınız gene ama “ufak saksağan” demek, yeminle öyle!

Venedik dilinde, ki eskiden İtalyancanın lehçesi değil kendi başına bağımsız bir dil sayılırdı, gaza saksağan, gazèta saksağancık. Bir kere Venedik Cumhuriyeti’nin en küçük bakır para biriminin argodaki adıymış, ikincisi 1539’dan itibaren Venedik hükümetinin çıkardığı aylık haber bülteninin adı. Fiyatından ötürü mü öyle demişler, kuş gibi cak cak ötmesinden dolayı mı, belli değil. Avrupa’da haber bülteni yayınlama çılgınlığının alıp başını yürüdüğü 1620’li yıllarda Venedik’in meşhur gazeta’sı da taklitçilerini bulmuş. Fransa sarayının yarıresmi haber bülteni 1631’den itibaren Gazette de France adıyla çıkmış.

Türkiye’nin gazete ile ilk tanışması 1791’de İstanbul’daki Fransız elçiliğinin ihtilal propagandası yapmak amacıyla çıkardığı haber bültenidir. Türkçeye giren ilk Fransızca sözcüklerden biri budur. TDK “İtalyanca” demiş, siz kulak asmayın. İtalyancadan alınsa *gaçete olurdu, çocuklar bile bilir o kadar dilbilim.[1]


[1]“Gazetta İtalyancada /gatseta/ diye söylenir. /Pitsa/ diye söylenen pizza Türkçede pizza oluyorsa gazetta niye gazete olmasın?” diye sormuş Joshua Bear. Cevap:

Karş. zappa>çapa, pezzetta>peçete, zinco>çinko, azalea>açelya, terrazza>taraça, mazza>maça, calzoni>kalçın vb. İtalyanca (veYunanca) /ts/ sesi Türkçede karşılığı olmadığı için DAİMA /ç/olur.
Pizza Türkçeye İtalyancadan değil Amerikancadan gelmiştir. “Aslı” /pitsa/ değil /pizza/ olarak bilinir. Zonguldak’ın /z/siyle söylenmesinin nedeni odur.

Hilmi Taytak 7 Mayıs tarihli yazımdan bir alıntıyla pişti yapmış:

Buna karşılık İtalyanca dişil –a eki Türkçede çoğu zaman /e/ olur VEYA a/e varyasyonu gösterir. Misal: ..., gazetta>gazete,..vs.

Ne diyeyim? “E demek ki çocuklar kadar bile bilmiyormuşum, heyhat,” diye suçu kabul ettim.


-----------------------------
2015'te Yenipazar Cezaevi'nden yazdığım bir blog yazısında konuya daha farklı bir yorum getirdim:

Hazine nasıl aranır?

Eski Farsça sözcüğün, diğer eski Hint-İran dillerinde görülen burunsul ŋ sesiyle gaŋz olması lazım, Fransızca France der gibi, varla yok arası bir /n/ sesi düşün. Eski Farsça çok az yazılı belgesi olan bir dil olduğundan kaydedilmemiş. Orta Farsçada (yani MS 0-700 arası) ganz, gazn, ganznak, ganzînak biçimleriyle bol bol karşımıza çıkıyor. Bkz. Durkin-Meisterernst, Middle Persian, sf. 163 ve 170. Bildiğimiz "hazine" demek, bin bir gece masallarında padişahın altın ve mücevheratla doldurduğu korunaklı kasa dairesi. Antik İran coğrafyasının her ucunda şehir ve kasaba adı olarak kullanılmış. Azerbaycan'daki Gence, Afganistan'daki Gazne, Filistin'deki Gaza hep aynı. Keza şimdiki Bingöl yakınında eskiden il merkezi iken 1925'te taş üstüne taş bırakmamacasına yıkılan Genc şehri. (Bugünkü Genç ilçesi değil, orası sonradan yapma bir yer.) Keza Van Gölü'nün güney yakasında bir zamanlar benim köy inşa etmeye heveslendiğim Ganzak köyü. Hepsi de bir tarihte padişah maliyesinin bir şubesini konuk etmişler.

Şarkta padişahlık adabını bin küsur sene boyunca İranlılar belirlediğinden, komşu dillerin tümü bu kavramı Farsçadan ödünç almışlar. Ermenice gandz գանձ, bugünkü bizim lehçede telaffuzu kants, İranî bir alıntı, "hazine" demek. Arapça xazne veya xazîne keza. Osmanlıca metinlerde Farsçadan direkt alınma genc ve gencîne ile Arapçalaştırılmış hazne ve hazîne eş sıklıkta geçer. Ama bugünkü dile sadece bu sonuncular kalmış.

Eski Yunanca gáza "hazine", ilk kez Aristo'nun talebesi Theophrastos'ta geçiyor, yani İskender fetihlerinden az bir şey sonra. Lewis & Short sözlüğü, Clarendon Press 1996 basımı, sf 335, "Farsça bir sözcüktür" diye belirtmiş. Nereden bilmiş diye normal olarak Perseus'tan orijinal metinleri bulup çek ederim ama burada öyle bir imkânım yok, inanacağız. Bizans'ta gazophylaks "hazine nazırı", Ortaçağ Latincesinde de gazophylacium görülüyor, mesela Luca kentinin 14. yy'a ait vekayiinde, bkz. Du Cange, Glossarium, cilt IV sf. 49. Ayrıca Yunanca küçültme ekiyle gazaria varmış, o da hazine, aslında "hazinecik, küçük hazine". Aynı sayfada.

Venedik lehçesinde gaza "bir para birimi, kese" diye geçiyor. Sanırım kastettikleri şey bilfiil basılı bir sikke değil, bir ödeme birimi. Osmanlı'da bir kese akça da aynen öyledir, belli ki ticari hayatta alışılagelmiş bir miktar kastediliyor, yoksa "elli kese altın haraç ödedi" dediği zaman ne demek istediği anlaşılmazdı, kesenin ufağı var büyüğü var. Gazeta gaza'nın küçüğü, "kesecik". Sözlüğe "Venedik'te bir para birimi" diye yazmışım. Venedikçe kaynaklarım elimde değil, şimdi kuşkuya düştüm, gazeta diye bir sikke var mı gerçekten, yoksa yine itibari bir miktar mı kastediliyor. Bilemedim, sinir oldum.

(İtalyanca gazetta Venedikçede tek t ile gazeta olur, o da aklınızda bulunsun.)

Venedik'te Gazeta adını taşıyan haber bültenleri ilkin 16. yy'ın son yıllarında basılmaya başlanmış. "Kesecik" mi demek istemişler, yoksa bazı popüler etimoloji kaynaklarında yazdığı gibi nüshası bir gazeta fiyatına satıldığı için mi öyle denmiş, onu da bilemedim. Hadise Avrupa çapında ilgi görmüş, Venedik'in kendine has dedikoducu tüccar cumhuriyetine özgü bir kurum olarak görülmüş. Venedik dışında ilk Gazette Otuz Yıl Savaşlarının ilk yıllarında, yani 1620'lerde, Almanya'da meşhur banker ailesi Fugger'ler tarafından çıkarılmış – ki Fugger'lerin de o yıllarda bir ayağının Venedik'te olduğu malumdur. Gazetelerin ne bela şeyler olduğuna dair bilinen ilk eleştirel makaleyi 1626 veya 28 gibi bir tarihte Tübingen üniversitesinde siyasal bilgiler hocası olan Christoph Besold yazmış. Bu Besold hakkında 1982'de üç-dört ay uğraşıp uzun bir makale yazmıştım, oradan biliyorum.

Fransa'da saray haberlerini derleyen ilk gazette 14. Louis zamanında çıktı diye hatırlıyorum, 1600'lerin ikinci yarısı olmalı. Osmanlıda gazeta evrakı deyimini en erken Ebubekir Ratıb Efendi'nin 1792 tarihli Nemçe Sefaretnamesinde bulmuşum. Daha erkenini bilen varsa haber etsin lütfen.

Comments

No comments found for this post.