Home Artists Posts Import Register

Content

25 Nisan 2009

Memleketin bir uzak köşesindeki ilkokul öğretmeni yazmış, ders kitabında söz sözcüğünün eş anlamlısı laf diye yazıyor, çocuklar itiraz etti, karar veremedik, ne dersin diye. Ne diyeyim, imkan olsa da okulunuza gelip ben de tartışmaya katılsam ne güzel olur demekten başka? O kadar saf, içten, yürekten sorular geliyor ki bazen doğal ukalalığımdan utandığım oluyor.

İki kelimenin eş anlamlı olup olmadığını sınamak için cümle içinde birinin yerine ötekini kullanabiliyor musunuz diye bakın, en kestirme yolu budur. Birine söz vermek olur ama laf vermek olmaz; sözlüyüz, evleneceğiz olur ama laflıyız olmaz. Söz kesmek vardır ama laf kesmek yoktur. Sözcük sözcüğüne alıştık ama lafçık olmaz. Laf salatası tamam ama söz salatası yok. Demek ki eş anlamlı değilmiş.

Buna karşılık, sözünü esirgemez = lafını esirgemez. Bana söz gelmesin = laf gelmesin. Sözde adam = lafta adam. Sözü mü olur = lafı mı olur. Demek ki KISMEN eş anlamlıymış, o kadar basit.

Söz Türkçe, laf Farsça, kökende eşdeğer kelimeler. Ama Farsça laf Türkçede evrilmiş, özellikle “boş söz” gibi bir nüans kazanmış. Arapçası kelime; bu da Türkçede Arapça aslından daha dar bir anlama sıkışmış. Arapçada, tıpkı Türkçe söz gibi, “genellikle tek fikir anlatan kısa ifade” demek; Wehr sözlüğü “word, speech, address, utterance, remark, aphorism, saying, brief announcement” diye sıralamış. Oysa Türkçe kelime “bir leksikal birim” demektir; söz bunu karşılamaya yetmediğinden, sözcük diye ayrıcana bir karşılık bulmak gerekmiştir.

Fransızca söz, parole. Türkçede ise parola “özellikle askeriyede kullanılan gizli tanıtma sözü” demek. İspanyolcası palabra; bize Yahudi İspanyolcasından palavra diye gelmiş, “gerçek karşılığı olmayan abartılı söz” gibi bir anlam kazanmış.[1]

Kıssadan hisse: Dil, hakiki eş anlamlıları sevmez. Eş anlamlı kelimeler buldu mu, ne edip edip her birine ayrı özel anlamlar yüklemeyi başarır. Uzun vadede kelimelerin anlamı mutlaka ayrışır. Demek ki: Ne kadar çok kelime, o kadar zengin dil, o kadar bol nüans.

“Yabancı kelimeler girdi dilimiz fakirleşti” diyenlerin ağzından çıkanı kulağı duymuyor.



[1] Türkçede bir değil iki ayrı palavra var. Fevzi Barış Çınar hatırlatmış:

Denizcilik terimi olarak palavra’nın “eskiden harp gemilerinde topların bulunduğu güverteye verilen ad” gibi bir anlamı var. Palavranın da topun da atılan bir şey olduğunu düşünürsek bir bağlantısı olabilir mi acaba?

Mecburen oturup araştırdım, şu çıktı:

İtalyanca ballauro “eski gemilerde topların yerleştirildiği iki yandaki platform”< Latince ballatorium “yürüyüş yeri, gezme yeri.” (Kahane & Tietze, The Lingua Franca in the Levant, syf. 85).

Türkçesi palavra şeklinde 1563’ten itibaren kaydedilmiş. Rumcası ballavro/balavri ve balatúro diye geçiyor.

Yahudi İspanyolcasından 20. yüzyıl başlarında alınmış olan öteki palavrayla alakası olmadığı muhakkak.

Comments

No comments found for this post.