Home Artists Posts Import Register

Content

14 Nisan 2009

Vefik Paşa (1876) “uğursuz, müflis” demiş; Şemseddin Sami (1900) “hayırsız, haylaz, aciz, yaramaz”. Kökenini göstermeye teşebbüs etmemişler. TDK sözlüğünde 1945’ten bu yana hep “sümsük, sünepe” diye geçiyor.

Farsçada mendbûr veya mendebûrvar, aynen bizdeki anlamda, ama ne mend burada mantıklı bir anlam veriyor, ne de bûr. Ferheng-i Ziya“asıl evlat sahibi mânâsına mendbûr olup çok evlât sahibi olanlar ekseriya perişan hâtır olduklarından bu mânâya gelmiştir” diye kendince bir açıklama getirmiş, ki “halk etimolojisi” denilen hadisenin nefis bir örneği olarak zikredilebilir. Meydan Larousse (1969) aynen oradan alıp yinelemiş. Nişanyan Sözlük (2002) de onlara kanıp kötü yola düşmüş.

Kilit ipucu şu: hem Farsçada hem Türkçede kalıplaşmış deyim müflis mendebûr. Hatta Farsçanın klasik sözlüğü Burhan-ı Katı (1648), mendebur daima müflis’in redifidir diye özellikle belirtmiş.

Bakıyoruz Arapçaya, işte aradığımız cevap orada! Muflîs min ed-debûr “batı rüzgarıyla iflas etmiş.” Yerleşik bir deyimmiş. Hatta “Batı rüzgarı esti, talih yıldızı battı” diye atasözü bile varmış. Neden? Çünkü batı rüzgarı rüzgarların en uğursuzuymuş, kıtlık ve kuraklık getirirmiş, hatta (Tac-ül Arussözlüğüne göre) kötülüğüyle meşhur olan Ad kavmini batı rüzgarı mahvetmiş. Aynı kökten debr “ölüm”, debre “talihin ters dönmesi” anlamına geliyor. İdbâr da “şansını bozmak, kötületmek”.

Debûr batı rüzgarı, esasen “arkadan veya tersten esen” demek. Daha önce de değinmiştim, Arapçada yön isimleri “doğu = ön” ilkesine göre oluşturulmuş. Cenup = sağ, şimal = sol. Aynı dbr kökünden dubr sözcüğü de var, bizde dübür diye geçer. İnsanın arka tarafı, yani, nasıl desem, maçası.

Comments

No comments found for this post.