Home Artists Posts Import Register

Content

3 Nisan 2009

Arapça ezher “parıldayan, görkemli, ışık saçan”. Mısır’daki ünlü okulun adı böyle. Zehrâ da bunun dişisi olan sıfat. Arapçada tıpkı Almanca ve Fransızcadaki gibi sıfatların bir dişi bir de erkek hali var. Bu da böyle dişi sıfat yapan bir kalıp: ekber-kübrâ (büyük), ahmer-hamrâ (kırmızı), ebyaz-beyzâ (beyaz), esved-sevdâ (kara) gibi. Mesela mekteb-ül ezher, ama medreset-üz zehrâ olur, çünkü mektep erkek, medrese dişidir.[1]

Ezher ile aynı kökten zeher “parıldama, ışıma”, zehre “görkem, ihtişam” demek. Bir de zühre var, Venüs gezegeninin Arapçası. Gezegenlerin en açık renkli ve parlağı olduğu için böyle adlandırılmış zahir.

Latin kültüründe biliyorsunuz Venüs hem gezegenin adı hem de eski Romalıların aşk tanrıçasına verdikleri isim. Fransızlar bundan vénérien diye bir tıp terimi türetmişler, “aşk yoluyla bulaşan hastalıklar” anlamında, İngilizcesi venereal. Bizim tıbbiye mektebi 19. yüzyılın sonlarında bu terimi aynen Osmanlıcaya çevirip zührevî sözcüğünü icat etmiş. En erken galiba Şemseddin Sami’nin 1900 tarihli Türkçe sözlüğünde geçiyor. Redhousesözlüğünün 1891 baskısında zühresûz var “parıltıyla yanan”, zühreruh var “ışıldayan yanaklı”, ama zührevî yok mesela.

Zühresûz’u kalkıp “aşkla yanan” diye çevirsek saçmalamış olur muyuz? Batı kültüründe Venüs gezegeni = aşk tanrıçası, ama Osmanlı kültüründe 19. yüzyıl sonlarından önce böyle bir bağlantı var mıdır, emin olamadım şimdi.



[1]Serkan Soner fevkalade zarif bir mektupla Arapça gramerdeki hatama işaret etmiş:

Arapçada efˁal veznindeki sıfat-ı müşebbehe ile gene efˁal veznindeki ism-i tafdil beyninde tefrik yapmamak galat-ı meşhurdandır.
Ekber-kübra (efˁal-fuˁlâ) ism-i tafdil olarak daha büyük, en büyük anlamlarını ilham eder (comparative). Ancak renkleri, zahiri kusur, noksan ve ayıpları bildiren sıfat-ı müşebbeheler gene müzekker olan yerlerde efˁal vezninde, müennes olan yerlerde faˁlâ vezninde [kullanılırlar].

Yani Türkçesi, zehra, hamra, beyza, sevda hakkında söylediğim doğru; ama kübra dişil sıfat olmakla beraber, gramer açısından apayrı yapıda.

Vaktiyle öğrenmiştik tabii, otuz küsur yıl geçmiş.

Comments

No comments found for this post.