Home Artists Posts Import Register

Content

13 Mart 2009

Dil Devrimi hengamesinde Allah ne verdiyse oradan buradan kelimeler bulup masaya sürmüşler. Maksat “Öz” Türkçe olsun, Ortaasya’dan geldiğimiz bilinsin, elin Arap’ından Rum’undan pislik bulaşmasın. Bin sene önce ölmüş kelimeleri o yüzden paldır küldür bulup canlandırmışlar. Türkiye Türkçesinin yapısına, fonetiğine uyar mı uymaz mı, vatan mevzubahisken öyle teferruatla vakit kaybetmemişler.

En güzellerinden biri serüven kelimesidir. İlk kez 1934’te çıkardıkları Tarama Dergisi’nde arz-ı endam ediyor. “Radloff sözlüğüne göre Kırgızcadır” diye not düşmüşler. Radloff, Türk dillerinin mukayeseli sözlüğünü yapan Rus aliminin adı. Bakıyoruz Radloff sözlüğüne, öyle kelime yok. Bakıyoruz Yudahin’in Kırgızca sözlüğüne, orada da yok. Ee? Sallamışlar belli ki ya da kartoteks karışmış.

Çağataycadan toplam üç kelime aşırmışlar. Çağatayca, 15. yüzyıl başında Ortaasya’da Timur İmparatorluğu bünyesinde ortaya çıkan Türkçe yazı dilinin adı. Yani Türkiye Türkçesinin “atası” değil, olsa olsa amcaoğlu. Cengiz Han imparatorluğunun devamında şekillendiği için Çağataycada bir sürü Moğolca kelime var. Ayrıca Batı Türkçesinde unutulmuş olan, Eski Ortaasya Türkçesinden gelen kelimeler de var.

Üç kelime şunlar: saydam, sayın, bir de bir ara “milletvekili” anlamında kullandıkları saylav. Üçü de Pavet de Courteille sözlüğünün 345-346 sayfalarında mevcut. Saydam “saf, berrak” demekmiş, bir de bir tür şeffaf mermer adıymış. Sayn Moğolca bir alıntı, Moğolca aslı düpedüz “iyi” demek. Saylamak da Çağatayca “seçmek, değer vermek”. İsim yapan –(i)v eki Türkiye Türkçesinde yok ama Çağataycada var. Türkçesi olsa *saylı olur.

Pavet de Courteille 1876 tarihinde ilk Çağatayca sözlüğü hazırlayan Fransız bilim adamı. Merak edip baktım, aa! Atatürk’ün şahsi kitaplığında bir adet Pavet de Courteille sözlüğü görünüyor.

Açmışlar ortadan bir sayfa, nah size kelime demişler. Başka bir senaryo düşünemiyorum.[1]



[1]Yavuz Renda “Açmışlar ortadan bir sayfa, nah size kelime demişler.” cümlesinde ima edilen eleştiriyi yadırgamış, sormuş:

Kelime üretmenin bir yönetmeliği var da ona mı uymamışlar? Kelimeler eninde sonunda böyle uydurmalarla oluşmuyor mu? İngilizcede uydurulan kelimeler şimdi bütün dünyada kullanılmıyor mu? Shakespeare’in uydurduğu kelimelere ne buyuralım?

Şöyle cevap verdim:

Yaratıcılığa karşı olmam düşünülemez herhalde. “Nah size kelime” diyen kişi Shakespeare veya bizim bakkal olsaydı çok eğlenirdim muhakkak. İşin içindeki siyasi iktidar gösterisi, hatta terördür beni rahatsız eden. Bu gösteriye muhatap olanın “Paşam sen çok içtin bu akşam, haydi yat” deme hakkı varsa sakınca yoktur; boyun eğme mecburiyeti varsa korkunç bir durumla karşı karşıyayız demektir.
Ekleyeyim: Shakespeare’in veya bizim bakkalın ürettiği kelimeleri insanlar hoşlandıkları için benimserler. Devlet reisinin bir siyasi terör çağında ürettiği kelimeleri benimseyenler ise ya korkmuştur ya da – daha vahimi – başkalarını korkutmak hırsıyla hareket etmektedir. Korku ve sindirme kültürünün tüm topluma nasıl yayıldığını etüt etmek isteyenler, Dil Devrimi’nden daha iyi malzeme bulamazlar.

Comments

No comments found for this post.