Home Artists Posts Import Register

Content

12 Mart 2009

Tüm Arapça sözlüklerin babası olan Kamus ile ağababası olan Sıhâh, millet sözcüğünü basitçe “din” diye tanımlıyorlar. Nüans konusunda Arapları bile yaya bırakan Lane’in 8 ciltlik Arabic Lexicon’u “a way of belief and practice in respect of religion” diye ayrıntılandırmış, yani “dini inanç ve pratik bakımından takip edilen usul”.

Türkçe kullanım da öyleymiş. Buyurun Meninski, Osmanlı dilinin ilk ve birçok bakımdan asla aşılmamış sözlüğü, 1680 tarihli: “lex quam quis sequitur, religio”. Yani “bir kimsenin bağlı olduğu yasa, din”. Osmanlı devletinde, biliyorsunuz, İslam milleti var, Rum, Ermeni, Yahudi milletleri var. Burada Rum ve Ermeni etnik köken adı değil, din adı. Mesela Bulgarlarla Sırplar Rum sayılıyor, Süryaniler de Ermeni, çünkü mezhepleri aşağı yukarı öyle. Sonradan Katolik milleti ile Protestan milleti bile zuhur etmiş.

1870’lere gelindiğinde konu biraz çatallaşmış. Ahmet Vefik Paşa, Lehce-i Osmani, millet maddesi aynen şöyle: “Aslı din ve mezhep; ümmet, kavim, cemaat.” Birinci tanımla ikinci kavramlar grubu arasındaki alaka açıklanmamış. Şemseddin Sami’nin 1900 tarihli Kamus-ı Türki’si kelimeyi “din, mezhep, bir din ve mezhepte bulunan cemaat” diye tanımladıktan sonra şu açıklamayı veriyor: “lisanımızda bu kelime sehven ümmet ve ümmet kelimesi de millet yerine kullanılıp, mesela ‘milel-i islamiye’ ve ‘Türk milleti’ ve bilakis ‘ümmet-i islamiye’ diyenler vardır; halbuki doğrusu ‘millet-i islamiye’ ve ‘Türk ümmeti’ demektir.... tashihan istimali (düzeltilerek kullanılması) elzemdir.”

Şimdi, yüz puanlık soru şu: Milli Mücadele’nin öznesi olan millet hangi millettir? “Türk milletidir” diye galeyana gelecek okurlarımdan istirhamım, neden mesela Misak-ı Milli metinlerinde, Amasya Beyannamesinde, Erzurum ve Sivas Kongreleri belgelerinde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Nizamnamesinde, Büyük Millet Meclisi kuruluş belgelerinde “Türk” tabiri hiç geçmiyor, bu konuda da beni lütfen aydınlatmaları.[1]



[1]Tarihçi bir dostum uyardı, “Türk milleti” kavramını ilk kez kullananlardan biri 1860’larda Cevdet Paşa imiş. “İslam milleti” kavramından “Türk milleti” kavramına geçiş bir bakıma modern Türk tarihinin kilit olayıdır. Cevdet Paşa (ve çömezi Ahmet Vefik Paşa) da bu kilit olayın kilit şahsiyetlerindendir. Zihinlerindeki referans neden ve nasıl kaymış? Çağdaş Türkiye tarihini sırf bunun tahlili üzerinden yazmak mümkün olmalı.

Millet kavramının içinin dış güçler tarafından “bilerek boşaltıldığını”, bunun “istihbarat servislerinin çok kullandıkları bir usul olduğunu” savunan bir okuruma şu cevabı verdim:

Bu görüşünüze katılmıyorum. İstihbarat servislerinin hiçbir ülkede ve hiçbir çağda bu denli şeytani planlar içinde olduklarına – olabildiklerine – inanmıyorum. 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başı İngiliz İmparatorluğu’nun en ilginç, en takdire şayan özelliklerinden biri, toplumun en parlak zekalarından bir kısmını istihbarat servislerine angaje edebilmiş olmalarıdır. Bunların birçoğunun kitaplarını, biyografilerini okuma fırsatını buldum. Bunu söylemek belki şaşırtıcı olacaktır ama, son derece DÜRÜST – gerçek, entelektüel anlamda, samimi düşüncelere sahip – insanlar oldukları kanısına vardım.
Gerçek zekaya sahip insanların “kavramların içini boşaltmak” gibi, beyinsizlikle eşdeğer işlere girişeceklerine – girişebileceklerine – ihtimal vermiyorum. Kavramların içini boşaltmak, cahillere ve aptallara has bir eylemdir. Üniversitede çok değer verdiğim bir hocam kulağıma küpe etmişti, “tarihte cehaletin rolünü asla küçümseme” diye.

Ekleyeyim: İstiklal Marşı’nda da “Türk” tabiri geçmez. Arnavut kökenli olan Mehmet Akif “Türk milleti” demektense yurt dışına sürgün gitmeyi tercih etmiştir.

Comments

Selçuk Kuyucak

Sevan bey, İlhan Öğüş arkadaşım yakasını silkip derdi "millet değil illet".