Home Artists Posts Import Register

Content

25 Şubat 2009

“Türkçenin bütün söz varlığı burada...” diye reklam yapmışlar, karpuz satan pazarcı edasıyla. Sitenin her yanına sinmiş ucuz Sümerbank kokusuna, tanımlardaki özensizliğe, ortaokul müdür yardımcısı kılıklı bağnazlığa bakarsanız iddianın doğru olamayacağını bilirsiniz. Nerede Ekşi Sözlük’ün manyak yaratıcılığı, her sayfadan fışkıran dürüstlüğü, nerede Totaliter Devlet Kurumu’nun iç bayıcı kuntluğu.

Türkçe son yıllarda çılgın bir hızla gelişiyor, renkleniyor, yeni kelime ve deyimlerle zenginleşiyor. Yenilerin çoğu İngilizceden gelme, evet, ama birçoğu Türkçeye özgü anlamlar kazanmışlar, bu ülkenin bugünkü yaşamının ihtiyaçlarına cuk oturan işlevler edinmişler. Misal: tinerci, kombi, tripe girmek,[1] çetleşmek. Ayrıca özel adlardan yahut markalardan türeyenler (nataşa, terminatör), Arapçadan yahut Kürtçeden aparılanlar (haşema, berdel), argodan ortak dile sızanlar (hanzo, dombili), Türkçeden yaratılanlar (işkolik) gırla.

“Türkçenin bütün söz varlığında” olmayan neler varmış, gelişigüzel deniyoruz. Mesela bilbord, konsinye vermek, paçanga böreği, kalaşnikof yahut kaleş, otellerdeki belboy, ek bina anlamında aneks, baharat karışımı olan köri benim bildiğim 1980’lerden beri yaygındır; sanayideki hangi çırağa sorsan rektifiyeciyi bilir; her kahvehanede manyel kavgası yapılır; kimi larj davranır, kimi petkayı sıkar. Ama bunlar “Türkçenin bütün söz varlığına” henüz terfi edememişler.

1990’lardan paparazzi, rap müziği, tabloid gazete, karaoke, baygın bir çeşit pembe olan fuşya, pesto sosu, nataşa, lolita, Beyoğlu sokaklarından taşan balliciler, erotikçilerde envai çeşidi satılan dildo, her lokantada yediğin şakşuka, her plajda gördüğün pareo, Allah göstermesin kamusal alana bile sızan haşema Ankara’nın kokmuş koridorlarına daha ulaşmamış. Tiki de meğer “Polinezya takımadalarında tanrılaştırılmış atalara tapınma sırasında kullanılan yontuların genel adı” imiş.

Son on yılda hemen her gün gazete sayfalarında boy gösteren blog, spam, paşmina, sahaflarda kitap tezgahlarını sollayan efemera, güzelliğin ilk şartı botoks, holistik, holokost... onları da geçiniz! Bold “koyu” demekmiş, hani var ya, “kahvem bold olsun İsmail” ya da “amca bold ulusalcıdır, damarına basmayın”.[2]

Yapamayacaklarsa çekip gitsinler, işi adabıyla Ekşi Sözlük’çü çocuklara bıraksınlar, değil mi? O da yok. Dövlet görevi yapıyorlar, ne de olsa.



[1] Çağdaş Türkçeye benden daha hakim kalemler hemen düzeltmişler:

“Tripe” değil “tribe girmek”tir. Hatta ondan çıkan “tribal enfeksiyon” diye şahane bir laf var...

Ekşi Sözlük hakkındaki görüşlerime de katılmamışlar:

“Ekşi Sözlük, yazık ki artık o övgülerine mazhar değil. Yeni entriler, eskileri gibi ne dil bakımından zeki ve yaratıcı ne de içerik bakımından doyurucu. Hanzolar ele geçirdi. Tek tük çıksa da arada, genel olarak bir sıradanlaşma ve yavanlaşma söz konusu.”

[2] Sadık düzeltmenlerimden Onur Kiriş son 15 yılda globalleşen dünya mutfağından Türkçeye sızan lezzetleri saymış, bunları neden sözlüğüme almadım diye tarizde bulunmuş:

İtalya’dan risotto, borççorbası, gazpaço, dayanılmaz İspanyol paella, Japonya denilince akla gelen suşi, hot dog, sarmaşık gibi yayılan noodle, dürüm manasında wrap, Meksika lezzetleri fajita ve burrito, son zamanlarda iyice yaygınlaşan bir Arap yemeği maklube, tadı nefis strudel, hemen hemen herkesin bildiği şinitzel, özellikle yazlık mekanlarda mutlaka satılan waffle, Dr. Oetker’in her markete soktuğu krem brüle, hemen her pastanede bulunabilen ve özellikle hanımların çok beğendiği cheese cake, mortadella, her kafenin menüsünde rastlayabileceğimiz tiramisu, dana carpaccio, ravioli, minestrone çorbası, nohuttan yapılan hem de özellikle Hatay, Adana ve Mersin’de iyice yaygın humus.
Belki hepsi değil ama özellikle suşi, risotto, paella, hot dog, noodle, maklube, şinitzel, waffle, cheese cake, tiramisu ve humus kelimelerinin artık alınması zamanı sanki gelmiş gibi. Wrap, noodle, minestrone de yükselişteler.

Ayıptır söylemesi şnitsel, mortadela, tiramisu, raviyoli ve humus Sözlerin Soyağacı’nın ilk baskısından beri varlar. Ama suşi’yi atladığıma utandım doğrusu.

Comments

No comments found for this post.