Home Artists Posts Import Register

Content

24 Şubat 2009

Sallama çayı Amerikalılar icat etmiş ama sallama dilbilim konusunda Allah’a bin şükür bizimkiler kimseye pabuç bırakmaz.

Vatanmillet şairleri kontenjanından Radikal’e köşe yazan beylerden biri dün gene döktürmüş, Türkçenin (İngilizce ve İspanyolca ile beraber) dünyadaki üç lingua franca’dan biri olduğuna karar vermiş.[1] Tabi, benim oğlum da küçükken Spiderman’di, bir sıçrayışta gökdelenlerin tepesine tırmanırdı. Yazık ki şimdi büyüdü, artık yapamıyor.

Bir dilin yaygınlığı iki türlü ölçülür: Bir kere o dili anadil olarak kaç kişi konuşuyor, ikincisi sonradan öğrenenler dahil o dili kaç kişi biliyor. Bu konularda benim bildiğim en sağlam kaynak Ethnologue listesidir, ciddi ve özenli malumat verir (www.ethnologue.com). Ethnologue’a göre halen anadillerde listebaşı olan on dil, sırasıyla Çince, İspanyolca, İngilizce, Arapça, Hindi, Portekizce, Bengali, Rusça, Japonca, Almanca. 60 milyon civarında nüfusu olan Türkçe listede 23. sırada gösterilmiş. Ama 60 ile 70 milyon arası birbirine çok yakın nüfuslu dokuz dili birlikte sayarsak, “15. ile 23. arası” demek herhalde daha doğru.

Asıl ilginç olan bence anadil artı yabancı dil sayılarıdır; o dilin dünyadaki etkinliğini gösterir. Bu listede İngilizce açık farkla başta. Peşinden Mandarin Çincesi, İspanyolca, Arapça, Hindi, Fransızca ve Rusça geliyor. Türkçe toplam 75 milyon gibi bir rakamla 25. civarı bir yerlerde.

Yabancı dil olarak bilenlerin anadile oranı açısından İngilizce müthiş: bire beş, bire altı gibi bir oranla dil emperyalizmi yapmışlar. Çince, Rusça, Arapça ve Fransızca da kuvvetli. Türkçe %25’le maalesef linguafrankalaşma liglerinde pek varlık gösteremiyor. Halbuki tahmin ediyorum bundan yüz yıl kadar önce bu oran bire bir civarındaydı, yani anadili Türkçe olan her kişiye karşı Türkçe öğrenip bilen bir Rum, Arap, Bulgar, Ermeni, Kürt, Arnavut vb. vardı. Şimdi yok. Cumhuriyetimizin büyük başarılarındandır.

Üzülmem mi, üzülürüm tabii. Elli sene uğraşıp Türkçeye yatırım yapmışım. İyi kötü öğrenmişim. Rusya’da Çin’de Japon’da Sudan’da Türkçe bilen daha çok insan olsa hayatım ne kadar kolaylaşıp zenginleşirdi. Mütevazı köşemi okuyup beğenen hayranlarım ne kadar artardı.

Ne diyeyim, Türkçeyi medeniyet dili haline getirmeye çalışacaklarına karanlık miskinhanelerinde atıp tutmakla yetinenler utansın.[2]



[1]Hasan Celal Güzel’in hamaset ile cehalet arasındaki derin rabıtayı gözler önüne seren yazısı 22 Şubat’ta Radikal’de çıktı:

“Efendim, ‘Dünyanın en zengin dili hangisidir?’ sorusuna, hiç tereddüt etmeden, göğsünüzü kabartarak ‘Türkçedir’ cevabını verebilirsiniz. (...)
Türkçe, fonetik bakımdan da en ahenkli dildir. Ne Fransızca ne de Farsça bu bakımdan Türkçeyle boy ölçüşebilir. Ortaasya Türkçesini bir sanatkar zarafetiyle işleyen Osmanlı, İstanbul Türkçesi diyalektini dünyanın en güzel sesli dili haline getirmiştir. (...) 19. asra kadar Türkçe, dünyanın önde gelen lingua frankası idi. Ancak sömürgecilik ve emperyalizm döneminde Fransızca ve İngilizce öne geçti. Halen, TDK’nın anadiller sıralamasına göre Türkçe; dünyanın, Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçe’den ... sonra 5. en çok konuşulan dilidir. Yeni Türkiye Araştırma Merkezi’nin hesaplamalarına göre ise (...) Türkçe, İspanyolca ile birlikte en çok konuşulan 3. dil kategorisinde bulunmaktadır.”

[2]Tahmin edileceği üzere birkaç yüz kişi mail yazıp Özbekçe, Türkmence, Kırgızca, Yakutça vesaireyi eklersen Türkçenin onyüzbinmilyar nüfusa ulaştığını hatırlattılar. Bazıları Amerikan emperyalizmi emrinde Türk Birliğini parçalamaya çalıştığımı anlamışlar, onu da haber verdiler. Hain emellerimde başarılı olmam halinde kendime “piyasa” bulacağımı müjdeleyenler de oldu.

Comments

No comments found for this post.