Home Artists Posts Import Register

Content

3 Şubat 2009

Latince modus “ölçü, usul, adap”. Bundan türeyen Fransızca iki kilit kavram: Moda, zamanın usul ve adabı. Modern, zamanın usul ve adabına uygun. Usul ve adap derken, oturup kalkmaktan giyim kuşama, halk arasında muteber sayılan düşünceleri benimsemekten ev donatma şekline kadar her şey buna dahil. “Töre” de diyebiliriz ama dün farklı bugün farklı olduğunu hisseden, bunu baştan kabul eden değişik bir tür töre.

Ta 1830’larda Türkçeye Batı dillerinden giren ilk 15-20 kelimeden ikisi bunlardır. Bana bu ilginç geliyor. Daha ilk günden Batı medeniyeti bizde “moda” ve “modern” kavramlarıyla beraber anılmış. “Bu çağın usulü böyle, mecbur ayak uyduracağız, Allah kahretsin” gibi alttan alta bir mırıltı sanki duyuluyor.

Postmodern sözcüğünü bugünkü tınısıyla ilk kullanan Nikolaus Pevsner’dir, üniversitedeyken epey okumuştuk. Adam sanat tarihçisi, kelime de esasen bir mimari stil adı. 1966’da yazdığı bir makalesinde Pevsner kırk yıldan beri dünyaya hakim olan Uluslararası Modern mimariye tepki olarak, tarihi motifleri kullanan yeni bir eğilimden söz etmiş, bu isimle. Mimari janr adı olarak tuttu. Sonra 90’larda anlamı genişledi, bir konuya birden fazla bakış açısıyla bakan, kendi varsayımlarını sorgulayan, kendi söylemini söylem konusu haline getiren fikir modasının adı oldu. Şimdiki modern, postmodern.

Eskiden bizde yeniçeriler modernliğe karşı çıkardı. Şimdi postmodernizme kazan kaldırıyorlar, vatana ve töreye aykırı buluyorlar. Haklılar da bir bakıma. Paşam emir verecek, “Hazrol, rahat!” diye. Onbaşı Egecem ukalalık edecek, “Komtanım bu konuya birden fazla bakış açısıyla baksak, söyleminizi söylem konusu yapsak…” Adamı hasta eder!

Comments

No comments found for this post.