Home Artists Posts Import Register

Content

26 Ocak 2009

Farsça dûlband esasen “kova sargısı” demek (dôl veya dûl = kova). Kafaya sarılan sarık da sonuçta bu: önce kova gibi bir külah konuyor, üstüne bez sarılıyor. Sözcük Farsçada “sarık” anlamında kullanılmış, Osmanlıcada da 18. yüzyıla dek ana anlamı bu. Daha sonra sarıkta kullanılan bir tür çok ince kumaş anlamı ağır basmış. Bu ikinci anlamın aslı herhalde dûlbend bezi olmalı. Düşünürseniz, o koca başlıkları bütün gün kafada taşıyabilmek için ileri derecede hafif bir kumaşla sarılmış olmaları lazım. Eski yazıda daima dûlbend yazılıyor, ama belli ki erken bir tarihten itibaren tülbend diye telaffuz edilmiş.

Avrupa dillerinde turban “Türk sarığı “anlamında 15. yüzyıl sonlarında benimsenmiş. Fransızca en erken örneklerde toliban, İtalyanca örneklerde turbantegeçiyor. Belli ki tülbend’den alınmış, ama Latin dillerinde “dolamak, burmak, fırıldak gibi çevirmek” anlamına gelen turbare fiiliyle karıştırılmış. (Eski Romalılar mas-turbare derken neyi kastetmişler, tahmin etmek bile istemiyorum.)

1920’li yılların sonunda turban bu sefer “saçı sarık şeklinde saran kadın başlığı” kisvesiyle Avrupa’da moda oldu. Oradan moda terimi olarak dünyaya yayıldı. 1950’lerin Hayat dergilerinde, pek modern ve şık bir kadın başlığı olarak takdim ediliyor. Sonraki yıllarda da sanırım İhsan Doğramacı türbanı nineden kalma başörtüsüne karşı “modern” bir seçenek olarak lanse etmişti. Olmadı, kontrolden çıktı.

Neymiş? Memlekette modernizme isyanın simgesi olan nesnenin adı bile Batı’dan gelmeymiş. Adamlardan kurtulmak zor.[1]


[1]Değerli bir okurum son cümlede “çaktırmadan dokundurma” yaptığımı düşünerek kızmış:

İki tane büyük yanlışınız var:
1) Türkiye’ de İslam inancından ve kültürel kalıtımdan dolayı başını örten hiçbir kimse bu örtüsüne “türban” adını vermemiştir. Bu ad hoşgörüsüz yobazların zorla taktığı addır.
2) Bu ad kendisine dayatılmaya çalışılan başörtüsü biçimi ise, gelenekselin sizin rağmınıza “modernize” edilmiş şeklidir. Değil modernizme isyan…
Bunların yanısıra eğer derdiniz başörtüsü ve arkasından İslam inancı ise ya sizin modernizm kelimesine bindirdiğiniz anlam hepimizin anladığından farklı bir şeydir. Ya da siz İslam dininin yaşadığımız dünyanın son dakikasına kadar “taze” olacağı konusunda fikir sahibi olabilecek bağımsız bir araştırmacı değilsiniz.

Şöyle cevap yazdım:

Başörtüsü özgürlüğü konusunda yirmi küsur yıldan beri tavrım gayet nettir; her fırsatta dile getirmekten hiç çekinmedim. Otuz yıl önce benim sakalımı ve o zamanlar uzun olan saçımı hedef alan zihniyetle bugün başörtüsünü yasaklamaya kalkan zihniyetin aynı YOBAZ zihniyet olduğunu düşünüyorum. Üniversitede ders verdiğim dönemde bu konuda net ve aktif bir tavır aldım. Her zaman ve her konuda vicdan, inanç ve kişisel tercih özgürlüğünden yanayım. Derslerime katılan öğrencilerimin en parlaklarından bazılarının başörtülü kızlar olduğunu defalarca müşahede ettim ve kendimce bundan bazı sonuçlar çıkardım.
“Türban” adını yobazların taktığı konusunda haklı olabilirsiniz. Ancak dindar kimselerin bu adı kullanmadığı konusunda yanılıyorsunuz. “Türban” kullanan ve bu adı rahatça telaffuz eden çok sayıda tanıdığım var.
“Türban”ın ve güncel İslami hareketin birçok başka unsurunun “modernize” ve hatta modern şekiller olduğu hususunda size katılıyorum. Ancak üniversitede “türban” kullanan gençlerin büyük çoğunluğunun bu tavırlarını “modernizm” adı verilen bir olguya karşı tepki olarak algıladıkları da bence apaçıktır. Üniversitede bulunduğum bölümde “modernizm” aleyhine nutuklar dinlemekten içim bayılırdı.
“İslam dininin yaşadığımız dünyanın son dakikasına kadar taze olacağı” görüşüne katılmıyorum. Bu görüşümün bağımsız düşünceyle neden bağdaşmadığını, inanın anlamadım. Bir toplumda yaygın kabul gören görüşlere karşı çıkmak neden “bağımlılık” olsun ki? Tam tersine, avam kanaatine uygun düşünen insanların bağımsız düşünme yeteneklerinden şüpheye düşmek bana daha tabii geliyor. Hepsi öyledir demiyorum, ama “ortalama”nın görüşünü savunanların bağımsız düşünme yeteneğinden mahrum olduğunu düşünmek, farklı görüşleri savunanların öyle olduğunu düşünmekten daha tabii değil mi?

Comments

No comments found for this post.