Home Artists Posts Import Register

Content

16 Ocak 2009

Ozan konuşur, “Deleuze’de aşkınlık ve içkinlik sorunsalını postmodern bir bağlamda irdelediğimizde…” Şirkette getir götür elemanı olan Rıdvan onaylar, “Felsefik konulara valla ben de çok meraklıyımdır abi.”

İyi bir senarist oradaki tek harften bir dramatik kurgu çıkarabilir mi? Çıkarır. “Felsefik” diyen elemanın hayatta üç satır felsefe okumadığını biliriz, kendini olduğundan daha okumuş göstermeye çalıştığını biliriz, acırız, sevimli buluruz, dalga geçeriz. Tek harfte saklı dram!

Şimdi, dile iki türlü yaklaşım var. Biri ortaokul müdür yardımcısı yaklaşımı, “felsefik” yanlış mı yanlış, çat! Vur eline cetvelle. Güzide Türk basınında dil yazısı yazan elemanların istisnasız hepsi bu ekoldendir. Öbür yaklaşım “bilimsel” dediğimiz yaklaşım. Felsefik sözcüğü ders kitaplarına veya dil gurularına göre “yanlış” mı “doğru” mu dilbilimciyi ilgilendirmez. ANLAMI VAR MI? Türkçe bilen iki konuşmacıya ne anlam ifade ediyor? O anlamı karşıdakinin şıp diye almasına yol açan sistem ne? Bu kadar.

Felsefe Yunancadan Arapçaya geçmiş bir kelime. Bize Arapçadan geldiği için buna Arapça –î izafet takısı eklemek doğru sayılır. Aynı kelime Yunancadan Batı dillerine philosophie vs. diye geçmiş. Oradan alınsaydı Yunanca-Fransızca –ique takısını eklemek normal olacaktı, analitik, diyalektik, etik, deontolojik gibi. Bunlar dilin tarihi evriminde oluşmuş keyfi kurallardır, uzun boylu savunulacak bir mantığı yok. Ama bir toplumda kültür erbabı ile hanzoyu ayıran ince sistem aynen böyle kurallardan oluşur.

Comments

No comments found for this post.