Home Artists Posts Import Register

Content

15 Ocak 2009

İngiliz bir yazar tanıdığım sormuş, neden Muğla, Manisa (ben ekleyeyim, İzmir, Bursa, Balıkesir, Afyon, Bergama, Tire….) Rumca da Aydın değil diye. İşin yoksa ara, bul!

Osmanlı’nın Ege bölgesindeki dört vilayeti Menteşe (başkenti Muğla), Saruhan (başkenti Manisa, yani Magnesia), Aydın (başkenti İzmir, yani Smirni) ve Karesi (başkenti Balıkesir, yani Paliokastro). Dördünün de adı Osmanlı’dan önce bu yörelerde kurulan Türk beyliklerinin adından alınmış. Meşrutiyet döneminde, galiba 1910’larda, Aydın vilayetini ikiye bölmüşler. İzmir ayrılmış, vilayetin merkezi de eski adı Güzelcehisar olan kasabaya taşınmış. O zamandan beri kent, ilin adıyla, Aydın diye biliniyor.

Aydın çok eski bir Türkçe sıfat. Esas biçimi genizden söylenen /ng/ sesiyle aydıng, Kaşgarlı’da öyle geçiyor. Aytmak yahut ayıdmak demek, “açmak, açıklamak, açık kılmak” demek. Sıfatın orijinal yapısı *aytınık olmalı. Eski Türkçede /y/ ve /n/ gibi iki yumuşak sessizden sonra /i/ serisinden eklerin seslisi yutulur, sert sessiz de yumuşak sessize dönüşür. Dolayısıyla *ayıtınık > aydıng.

19. yüzyıl sonlarında Fransızca illuminé (“aydınlanmış kimse”) karşılığı Arapça nur’dan münevver sözcüğünü bulmuşlar, aynı anlamda. Nurun kökü n-w-r, türevi böyle olur, nasıl diye sorma. Dil Devrimi yıllarında bunun yerine aydın benimsenmiş. Deneyip “kalsın” dedikleri seçenekler arasında parlak, kuluk, silkü ve yaktı da var. Ciddiyim, 1934 tarihli Tarama Dergisi’nde geçiyor.

Parlaklar Bildirisi? Bunu imzalayana yaktı demem? Çatlarsın gülmekten!

Comments