Kelimebaz 72 - İshak (Patreon)
Content
10 Ocak 2009
İbranice Yitzhaq “gülecek” anlamına geliyor. Tz-kh-q (“gülmek, eğlenmek”) kökünden geliyor. Tevrat’ta Abraham ile Sara’nın oğlunun adı. Aynı kişi Kuran’da sin ve kaf ile İshaq قٰحسإ olarak geçiyor. Adın Arapça bir anlamı yok, Tevrat’tan direkt aktarılmış. Batı dillerinde ise Yunanca Isaakios üzerinden türeyen biçimler tercih edilmiş. Isaac Newton, Isaac Hayes gibi.
İbranice fiil kökünün asıl Arapça eşdeğeri zad-ha-kef ile ḍahk veya Türkçede tercih edilen yazımıyla zahk. Gülmek, eğlenmek, özellikle alay ve tahkir ederek eğlenmek anlamında. (Birinci harf Arapçada /d/ ile /z/ arası bir sesi ifade eden dibi noktalı ḍad harfi.) Osmanlıcada kullanılan muzhik “komedyen, şaklaban” (mujik değil, ayrı ayrı, muz-hik) ve zahhak/dahhak “alaycı, özellikle dini değerlerle alay eden kimse” sözcükleri aynı kökten geliyor.
Tevrat’ta adı geçen bir diğer muhterem kişi Yônah. Kuzey Iraklıymış, denize düşmüş, balığın biri bunu yutmuş ama Allah’ın bir hikmeti sonucu sindiremeyip çıkarmış. Adının anlamı İbranice “kumru” demek. Kutsal Kitabın Yunanca metninde aynı isim Yunanca erkek adlarında zorunlu olan eril nominatif takısı +s ile Iónas olarak geçiyor. Süryaniler ve Ermeniler dahil bilumum Doğu (ve Batı) Hıristiyan kültürlerinde de bu biçim kullanılıyor. Kuran’da geçen Yûnus biçimi, Kuran müellifinin belki bu noktada İbrani değil Hıristiyan geleneğinden etkilenmiş olabileceğini gösteriyor.*
-----------------
* En çok gürültü koparan makalelerimden biri. Son paragraftaki “Kuran müellifi” deyimi bir kısmı kibarca teessüflerini bildiren, bir kısmı duygularını daha coşkun bir dille ifade eden yüzlerce maile vesile oldu. Kibarca yazanlara bir örnek:
Kur’ân’ın bir müellifinin olduğunu yazmanız hiç de şık olmamıştır. Bu durum Kur’ân’a inanları derinden üzmüştür. Çünki onlara göre Kur’ân, Allah’tan gelen bir vahiydir; ve asla “te’lîf” edilmemiştir. Sadece yazıya geçirilmiştir. Bunun ilmîliği, erbabınca bilinmektedir. Evet, belki siz o’na inanmayabilirsiniz ama bu size o’nu bu şekilde sıfatlandırma hakkını vermez. Bu konuda biraz daha dikkatli davranırsanız bundan hepimiz memnûn ve mesrûr oluruz.
Üşenmeden hepsine teker teker cevap yazdım. Özetle dedim ki:
Müslümanlara göre Kuran Allah’ın vahyi olabilir. Bence değildir. Dürüst ve kafası çalışan birçok insan için de değildir. Kuran’ın belli bir çağın, o çağa özgü kültürel koşulların, dilin, bilgi seviyesinin, siyasi ve ahlaki mülahazaların eseri olduğu belki savunulabilir ve nitekim savunulmuştur. Farklı düşünmek sizin en doğal hakkınızdır. Ama eğer benim düşünceme tahammülünüz yoksa, o zaman mantıken benim gibi düşünenlerin de sizin iddianıza tahammülü olmaması gerekir, değil mi?
Yeri, göğü, zamanı ve insanı yaratan tanrının, zaman içinde bir tarihte şu kadar yüz sayfalık Arapça bir kitap yazması fikri de bana “tanrı” fikrini feci surette küçülten bir düşünce gibi geliyor. Buna ne dersiniz?