Kelimebaz 49 - Saat (Patreon)
Content
18 Aralık 2008
Arapça sâˁat sözcüğünün esas anlamı “en, genişlik, bolluk”. ˁKökü wsˁ (vav-sin-ayın),* uzamak, genleşmek, yer kaplamak gibi anlamları içeriyor; İngilizcesi to extend. Arapça gramerde biraz ilerlemiş olanlar bilir, ilk harf olan vav fi’âl vezninde kaybolur. Aynı kökten gelen vüsˁat (genişlik) ve vasîˁ (geniş) sözcüklerini bilenler çıkar değerli okurlarım arasında.
İkincil anlam herhangi bir zaman aralığı, an extent of time desek belki daha iyi anlaşılır. Bu anlamın izleri Türkçede mevcut. Özellikle atasözü ve deyimlerde geçiyor ama genel kullanımda gitgide marjinalleşti. “Ecel saati geldi” derken söylenen şey, misal, “saat dokuzla on arasında ölmeyi planlıyor” değil. “Bunu duyan Hatice o saat bayıldı” derken de öyle.
“Günün yirmi dörtte biri olan süre” saat. Bundan başka, bu süreyi ölçen aletin adı da saat. Kelimenin bu dördüncü anlamına Arapça sözlüklerde rastlanmıyor, sanırım Türkçeye özgü olmalı. Dişliler ve ağırlıklarla işleyen ilk mekanik saatler 10. yüzyılda Müslüman İspanya’da icat edilmiş, daha sonra Avrupa’ya yayılmış. Ortaçağ’da saat yapımı konusundaki en kapsamlı eseri Cizre’li Nasırüddin adlı biri 1206 yılında Diyarbakır’daki Artuklu hükümdarı için yazmış. Tarihte ilk kez çalar saati tarif eden de bu zat.
Nereden nereye, şimdi Diyarbakır’da, öncü teknoloji eserleri yazmayı bırak, doğru dürüst saat tamir edecek birini ara da bul. Gelişiyoruz, gelişeceğiz, ha gayret.
Buradaki hatayı 20 Aralık 2008’de düzelttim:
Geçen günkü yazımda mekanik saatlere ilişkin kitap yazan Cizreli Nasırüddin adlı birinden söz etmiştim. Üç ayrı okurum yazıp uyardı, Cizrelinin adı Bediüzzaman İsmail el-Cezerî olacak, kitabı sunduğu hükümdarın adı Nasırüddin diye. Pardon. iPod’u George Bush buldu demek gibi bir gaf.
------
* Recai Karacan yazmış:
Saat kelimesinin kökü için vav-sin-ayn demişsiniz. Oysa ben sin-vav-ayn olduğunu düşünüyorum. Fuad Abdülbaki de Mu’cem’inde saat için bu kökü kullanıyor. Kuran’da bu kökün 49 kere geçtiğini söyler ve ... bir de Nuh suresinin 23. ayetinde geçen Süva’ adlı putun isminin bu kökten geldiğini yazar Abdülbaki.