Home Artists Posts Import Register

Content

7 Aralık 2008

Asimilasyon aslında kötü bir şey değil. Latince similis benzer, ad-similare benzeşmek veya benzeştirmek. Yerel ve aşiretsel olanı aşıp daha genel hatta evrensel bir kültür potasında harman olmak bana pren­sip olarak yanlış gelmiyor. İnsanın ufku gelişir, görgüsü artar. Boktan boktan köy dedikodularıyla vakit öldüreceğine en azın­dan metropol dedikodularıyla haşır neşir olursun, daha havalı takılırsın. İngilizcen varsa Zimbabwe’deki adamla çet yaparsın, İtalya’dan sevgili bulursun. Al sana asimilasyon. Fena mı?

TC rejiminin asimilasyon politikasında rahatsız edici olan şey başka. Bunlar politik anlamda çok sofistike olmadıkları için, asi­mile etmek istediği vatandaşa direktman hakaret ediyor. Senin kültürün yok (çünkü ben yok sayıyorum), dilin yok (çünkü ben bilmiyorum), tarihin yok (okulda öğretmediler), sen hayvansın, gel devletinin şefkat kucağına otur; üç kuşak boyu arıza çıkar­maz, itaat edersen seni belki kabul ederiz diyor. E bazı insanlar büsbütün onursuz değil. Bu şartlarda asimile edilmeyi kabul et­miyorlar. Ne oluyor? Hadi bakalım bölücü, ırkçı, terorist, falan filan.

Benim enişteler, “Vatandaş Türkçe konuş” terörünün estirildiği bir devirde evde tek kelime Türkçe konuşmayı yasak etmişler­di. 1983’te kalkıp Kanada’ya göçtüler. Aradan bir yıl geçmedi, çocuklar evde sadece İngilizce konuşmaya başladılar. Demek ki neymiş? Asıl dertleri asimilasyon değilmiş, asimile etmeye yelte­nenlerin terbiyesizliği imiş.

Comments

Selçuk Kuyucak

Tahakkümle yoğrulmuşuz aile içinde, toplumda, iş yerinde maalesef. Halbuki ne güzel olurdu insanlarımızın demokratik haklarına saygılı olsak.