Home Artists Posts Import Register

Content

30 Kasım 2008

Ikınarak yapılan malum işin Antik Yunancası kakká, Fransızcası caca, ki o da öyle okunuyor, Farsçası kak, Ermenicesi aynen kak, Eski Mo­ğolcası kag. Uygarlıklararası skatoloji alışverişi mi? Yok, bebek dili. Dünyanın her yerinde bebeklerin ilk öğrendiği 15-20 kelime aşağı yukarı aynı. Pek çok dilde mesela mama, mami, meme, nana, nene veya anna, annenin –ya da annenin o yaşta esas ilginç olan bölümü­nün– adı. Baba, papa, papi, dada, dede, daddy genellikle erkek ak­rabalar oluyor. Bebe, pipi, popo, cici vs. bu zümreden. Kaka da öyle.

Eski Yunancada kakós sözcüğü daha soyut bir anlam kazanarak kötü ya da pis olan her şeyi tarif eden bir sıfat olmuş. Batı dil­lerinde bundan türeyen bir sürü bileşik var. Mesela kakografi berbat bir elyazısının adı. Kakofoni ise uyumsuz seslerden çıkan kulak tırmalayıcı gürültü. Türkçesi velvele yahut şamata. Ameri­kan büyükelçisi geçen sene genelkurmay başkanımızı “kakofoni” yapmakla suçlamıştı, hatırlarsınız.*

Sözcüğü ilk kez Eski Çağ’da Phaleron’lu Demetrios isimli zat kullanmış. Bu da ilginç bir şahsiyet. Aristo’nun öğrencisi seçkin bir filozof ve tarihçi iken MÖ 317’de feleğin çemberini yarıp Ati­na’ya diktatör olmuş. On yıl sonra darbe olup devrilince Mısır’a kaçmış. Orada kralın danışmanı olmuş, İskenderiye’de dünyanın ilk ve en ünlü kütüphanesinin kurulmasına öncülük etmiş.

Yapınca böyle yapmalı, hem ilim hem siyaset.


------------------------

* ABD’nin Ankara büyükelçisi Ross Wilson 4 Ekim 2006’da Cumhurbaşka­nı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın açıklamalarıyla ilgili olarak, “Türk siyaseti ve medyasında hep belli oranda bir kakofoni var” dediği için tepkilere hedef olmuştu.

Comments

No comments found for this post.