Home Artists Posts Import Register

Content

25 Eylül 2009

Anmak fiili sadece Batı Türk dillerinde, yani Türkçe, Azerice ve Tatarcada yaşayan bir fiil. Esas anlamı hatırlamak değil, “bilincine varmak, aklına düşürmek”. Belli ki en en eski Türkçede bu fiil varmış, ama erken bir tarihte Ortaasya lehçelerinde kadük olmuş. Orhun yazıtlarında, Eski Uygurcada, Divan-ı Lugat-i Türk’te geçmiyor. Onun yerine, eş anlamlı olan ömek fiilini tercih etmişler. Bu da Batı lehçelerinde yok, ancak ögüt (akıl verme), öykü (anlatım) ve belki de öz (benlik, nefs) sözcüklerinde izi kalmış.

Doğuda durum simetrik. Asya Türkçesinde anmak yok ama anğ var, “bilinç, şuur, anlama yetisi” anlamında. Anğsız var “farkında değil” anlamında. Anğlamak var “bilincine varmak” anlamında. Oradaki o –ğ fiilden isim yapan bildiğimiz Türkçe –ığ ekidir, /n/ sesinden sonra /ı/sını kaybeder. Anadolu Türkçesinde halâ belli belirsiz ğ duyulur, ama standart İstanbul lehçesinde tamamen kaybolmuştur, o yüzden alelade öndamak n’siyle ansızın ve anlamak deriz.

Ant da bu fiilin türevidir. Az önce anğ’da örneğini gördüğümüz kuralı açayım: Eski Türkçede fiil kökünün sonundaki /n/, /l/, /r/ sesleri sesli harf gibi davranırlar. Arkalarına bir ek geldiğinde dolgu seslisi kullanmazlar. O yüzden mesela ör-ütmek değil örtmek, sal-ıt değil salt, er-ik değil erk, il-ik değil ilk olur. Karşılıklı verilen bir sözü anmak için seçilen sembolik nesne de an-ıt değil ant olur. Nişan yüzüğü bu anlamda anttır. Çocukken hani ebedi dostluk olsun diye birbirinin parmağını jiletleyip kanını içerler, o da anttır.

Ant içmek deyimi de sanırım bu kan içme jestinden geliyor. Sabahları Milli Eğitim marifetiyle masum çocuklara içirttikleri ant odur.

Kan içmeyi öğretiyorlar.

Comments

No comments found for this post.