Home Artists Posts Import Register

Content

2009 sonlarına doğru Kelimebaz gitgide artan oranda siyasi konulara değinmeye başladı. İlk örneklerinden biri. 2 Eylül 2009.

Meşhur belgeyi imzalayan albayı şutlamışlar.[1]Sonra da bildiri yayınlamışlar ki, aslında zaten kadro yokmuş da, albayın şahsıyla değil sınıfıyla ilgiliymiş de, hede hödö.

Bir: Türkiye’de bu bildiriye inanacak kadar saf bir Allahın kulu var mıdır? İki, esas çarpıcı nokta bu değil, başka: Bildiriyi yazanlar belki biri buna inanır diye düşünecek kadar saf mıdır? Adamlar sadece yalan konuşmuyor, inandırıcı olmadığını bile bile, alenen ve meydan okuyarak yalan konuşuyor. Yerse!

Açın gazete koleksiyonlarını bakın, son yirmi senede basına yansımış binlerce beyanları arasında utanmazca, yırtıkça, arsızca yalan olmayan Allah için BİR TEK söz var mıdır? “Erin elinde el bombası patlamış, kazadır:” yalan. “PKK Çukurca’ya mayın koymuş:” yalan. “Son teröristi öldürünceye kadar savaşacağız”: hem yalan, hem taammüden seri cinayet itirafı. “O belge bizim değildir, albay evinde yazmış zahir:” yalan. “Denizden boru çıkmış ne var bunda:” yalan. “Sınırdan 200 terörist girmiş:” yalan. “23 Nisanda kızlar namaz kıldığı için cumhurbaşkanı seçimini iptal ettik:” yalan. “Sabiha Gökçen’e dil uzatan gizli emeller peşindedir:” yalan.

Koca orgeneral, binlerce sayfalık güncesi ortaya saçıldığında “benim değildir” diyebildi; yetmedi, iftira ve tazminat davası açtı. Yalanı ortaya çıkınca genç kuşakların ahlakını koruma adına harakiri yapmayı aklına getirdi mi? Ne gezer!

*

Bu nasıl bir ruh halidir? Nasıl bir kurumsal kültürdür? Psikolojik savaşta düşmanı şaşırtmak için hakikati gizlemek gerekir desen o da değil. Burada hayat tarzı haline gelmiş bir şey var, bir ahlak çöküntüsü var. Düşmanı kandıracağım derken kendi kendini kandırmaya başlarsan savaşı kazanmazsın ki, kaybedersin.

Esas mevzu nedir ben size söyleyeyim. Esas mevzu tehdit ve itaattir, kuşkunuz olmasın. Ben yalan konuşuyorum, sen yalan konuştuğumu biliyorsun, bildiğini de biliyorum, buna rağmen esas duruş gösterip “emret komutanım”ı basacaksın diyor. Vatanımızın en güvenilir kurumu hangisidir diye sorduğumda da hiç es vermeden doğru cevabı bileceksin. Kuşku ifade eden en ufak bir sinyal verirsen potansiyel hainsin demektir. İçinden başka şey geçiyordur, yarın öbür gün “yetti gayri” deyip emrime itaat etmezlik de edebilirsin.

Yalana itaat, itaatin nihai testidir: turnusol kâğıdıdır. Doğruya itaatin motivasyonundan asla emin olamazsın – belki de adam dürüsttür? Ben “Fransa’nın başkenti Paris” dedim, sen “haklısın komutanım” diye cevap verdin: bana mı yoksa hakikate mi itaatinden öyle dedin, bilemem. Ama “Fransa’nın başkenti Çemişgezek” dediğimde hala itaat ediyorsan o zaman geriye kuşku kalmaz. “İşte hakiki Türk askeri!” diye seninle gurur duyabilirim.

*

Türk dil ve tarih tezlerini bir de bu açıdan düşünün, bakın nasıl her şey yerli yerine oturuyor.

Adam kelime Türkçe değil tilcik diyeceksin diyor, Sumerler Türktür diyor, Kürtler kart kurt eden dağ Türkleridir diyor, Kurtuluş Savaşında İngilizleri denize döktük diyor, Türkleri zaten Ermeniler kesti diyor... İnsan durduk yerde nasıl bu kadar saçmalar diye düşünmeyin, hepsini birer itaat testi olarak görün. Boyun eğen bizdendir; kuşkulanan haindir. Bakın o zaman Cumhuriyet tarihimiz nasıl pırıl pırıl aydınlanıyor.

[1]Birkaç yıl sonra herhalde hatırlayan olmaz, olsa bile inanmakta zorluk çeker, o yüzden hatırlatayım.

Taraf’ın 12 Haziran’da yayınladığı “Ak Partiyi ve Gülen’i Bitirme Planı” başlıklı habere göre Genelkurmay Başkanlığı’nın bir dairesi, Erdoğan hükümetini ve Fethullah Gülen hareketini zor durumda bırakmak amacıyla bir dizi operasyon planlamış ve bunları bir rapor halinde sunmuştu.

TSK’nın her kademesinde yıllardan beri pervasızca hazırlanan binlerce benzerinden biri olan bu plan ortalığa dökülünce önce her şeyi inkâr ettiler. Sonra raporun altında imzası olan albaya işi yıkmayı denediler. Sonra albayın imzası sahtedir dediler. İmzanın aslı ortaya çıkınca bu sefer “en çok birlik ver beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde maksadı belli mihraklar” teranesine giriştiler. Yüzleri bile kızarmadı, nerede kaldı harakiri.

Comments

No comments found for this post.