Home Artists Posts Import Register

Content

14 Temmuz 2009

Dumur olmak deyimini galiba ilk on yıl kadar önce duydum; elde belge olmayınca böyle şeylerin tam tarihini hatırlamak zor. Duyar duymaz sevdiğimi ve hemen kullanmaya başladığımı hatırlıyorum. Şimdi yaşlı başlı dostlarım beni ayıplıyorlar, “olur mu Sevan bey, dumur olmak cahilliktir, dumura uğramak denir” diye doğru yola davet ediyorlar. İşin kötüsü ben de bozuk yolları pek severim, hangisi cahilliktir diye kontratağa geçmeden duramıyorum.

Noktalı ḍad harfiyle ḍumûr ضمورArapça “bedenen zayıflama, zayıflık.” (Misal: “Dumura uğramışsın ya seydi?” “Sorma, rejim yapıyorum.”) 19. yüzyıl sonuna dek Türkçedeki anlam da bu. 1890’da Redhouse “being or becoming lean and thin” demiş. On yıl sonra Şemseddin Sami tıptaki yeni kullanıma dikkat çekmiş: “Bir uzvun beslenemeyerek zayıflaması kuruması ve battal olması, Fransızca atrophie”.

TDK Türkçe Sözlüğün 1955 baskısı “körelme” diyor, ama fizy. diye özellikle belirtiyor: yani tıpta fizyoloji terimi. Dumura uğramak deyimi bu yeni anlamdan türemiş olmalı, 1959’dan eski örneğini bulamadım. Düşünürseniz hepten saçma bir ifade. (“Geçerken atrophie’ye uğradım.” “Haa selam söyleseydin.”)[1]Sanırım orijinali “beynim dumura uğradı” olmalı. Tıp fakültesi kökenli bir şaka olabilir mi?

Dumur olmak’taki sorun nedir? Dumur aslında bir masdar, yani hal ve oluş bildiren bir ad. Oysa “dumur olmak” deyince akla sıfat geliyor. Cahillik mi? Cahillik olsun peki. Ama bir otursam size iki yüz tane örnek sayarım, Arapça masdarın Türkçede sıfat veya fail olarak kullanıldığı. Buyurun: abes (aslı: boş vakit geçirme), ayıp (kusurlu olma, kusur), beyaz(beyazlık, beyazlama), harap (yıkılma, yıkım), kalp paradaki kalp(bozma, tahrif etme), kesat (ticarette durgunluk), şirret(kötülük), vs. Türkçe kullanımda hepsi sonradan sıfat olmuş. Abes söz, ayıp hareket, beyaz Türk, harap bina, kalp para, kesat işler, şirret cadı desek 1950 model dil guruları hepsini “doğru Türkçe” kabul eder, eminim. E o zaman dumur olmanın ne zararı var peki?


[1]Nejat Bayramoğlu bu görüşüme itiraz etmiş:

Geçerken akamete, azizliğe, baskına, bedduaya, belaya, bozguna, felakete, felce, gazaba, hezimete, hışma, hücuma, hüsrana, iftiraya, ihanete, inkıtaya, istismara, kazaya, suikaste, tecavüze ve zarara uğradım. Hepsine sizden selam söyledim. Bu arada Dûçâr’ı da gördüm; size kırılmış.

Comments

Selçuk Kuyucak

Nejat Bayramoğlu'nu tebrik ederim.