Home Artists Posts Import Register

Content

12 Mayıs 2009

Şehr-i şehîr “ünlü kent” demektir diye hatırlatmış Hakkı Devrim hocam. Taraf okuru buncağızla yetinmez deyip biraz da biz ekleyelim.

İlk kelime Farsça, ikincisi Arapça: iki ayrı dil. Arapça ŞHR kökünden bir masdarımız var, şöhret (Türkçesi şühre olmalıydı, neden değil bilmem). Bir mef’ulümüz var meşhûr, yani şöhrete uğrayan kimse. Bir tef’ilimiz var teşhir etmek, bir şeyi veya kişiyi aleme meşhur etmek. Şehîr sıfat, şöhretli demek. Bir de şöhret edinmek anlamında iştihar etmek var ama onu bilen kaç kişi çıkar acaba?[1]

Daha ilginç olanı Farsça sözcük. Bir kere Klasik Fars edebiyatında şahr bugünkü anlamda kent değildir, kent devletidir ya da beylik veya krallıktır; feodal bir birimdir. Şehname’yi okumuş olanınız varsa bilir, Zal ile oğlu Rüstem, Zabulistan “şehr”inin şahıdır ama dağdaki hisarlarda otururlar. Şerefname’de de çeşitli Kürt beylikleri birer “şehr” olarak geçer. Beyin oturduğu saray veya kale de “şehr” adıyla anılır. Osmanlı kullanımı da öyledir, mesela “şehr-i Trabzon” deyince genellikle Trabzon beyliği anlaşılır. Özellikle kentten söz etmek gerekirse “nefs-i Trabzon” (iç Trabzon) diye ayrıca belirtilir.

Ta 1837’de Grotefend’in çözdüğü ilk Eski Farsça kelimelerden ikisidir xşathra (krallık) ve xşayathiya xşayathiyayam (krallar kralı). Eski Farsça dediğimiz, MÖ 500’lerdeki Pers İmparatorluğu’nun yazıtlarının dili, yani Klasik Farsçadan bin beş yüz küsur yıl daha eski. Şu kuralları öğrenince gerisi kolay: Eski Farsça hışırtılı /xş/ sesi sonradan daima /ş/ oluyor, /th/ sesi daima /h/ oluyor,[2]vurgusuz heceler de çoğu zaman düşüyor. Uygulayın bakın, şahr ve şâhi şâhiyân sözcüklerini göreceksiniz.

Hint işlerine meraklı olanlarınız bilir, Hindulardaki dört kasttan birincisi Brahmanlar (yani ulema), ikincisi kşatriya’lardır, yani “beyler” ya da “devletlûlar”. Eski Farsça ile Sanskritçe (Eski Hintçe) yakın akraba diller, malum.

Büyükşehir Belediyesi’ni de Yüce Beylik Kentselliği diye çevirebiliriz, çok lazımsa.



[1] Hoş geldin yâ şehr-i Ramazan’daki şehr de var tabii. Şehr = yeni ayın belirmesi, görünür olması. Dolayısıyla, anlam genişlemesiyle, takvim süresi anlamında “ay”. Arapça, şöhret ve meşhur’la aynı kökten. Yazıda buna da değinmeliydim. Atlamışım.

[2]İrani diller konusunda uzman olan Mesut Keskin hatama işaret ederken harikulade bilgiler vermiş.

Farsça üzerinden Türkçeye geçmiş şehr sözcüğünü sanıldığı gibi Farsça değil, Partçadır.
Eski İrani /thr/ (Eski Hintçe /tr/) ünsüz kümesi Orta ve Yeni Farsça ve Kürtçede -/s/ye, Kuzeybatı İrani dillerde (Partça, Zazaca, Gorani) /hr/ye dönüşür. Örneğin:
Avestçe thraya Partça hrê Farsça se = 3
Avestçe puthra Partça puhr Farsça pus (OF), pesar (YF) “oğul” 
(Farsçadaki “pour” soyadı da Partçaya dayanır)
Türkçede dehre, dahra diye geçen “orak” anlamına gelen sözcük de Partça kökenli olmalı ki Farsça ve Kürtçede dâs, Zazacada ise dariye denir (muhtemelen *dehre-’den).

Comments

No comments found for this post.