Home Artists Posts Import Register

Content

4 Mayıs 2009

Haydan gelen huya gider deyiminin aslını faslını bilmiyorum, nokta. Tahmin yürütebilirim tabii, hatta ikna edici durur. Ama tahmin etmek başka şey, bilmek başka şey. Aşağı yukarı yirmi senedir bu kelimecilik işiyle uğraşıyorum. Kısaca ne öğrendin diye sorarsanız, bilmekle tahmin etmeyi ayırmayı öğrendim diye cevap veririm. Onu da tam öğrendim diyemem, çabalıyorum.

Anlamsız kelimeler içeren bir deyimi “çözdüm” demek için ne lazım? Ya o deyimin ilk kaynağına ineceksin, mesela “Vehbi’nin kerrakesi” deyimini Sümbülzade Vehbi Efendi hakkında kendi çağında anlatılan bir anekdotta bulacaksın. Anekdotun Vehbi Efendi yahut yakınları daha hayattayken anlatıldığından emin olacaksın. ”Dedem anlatmıştı, o da asker arkadaşından duymuş” olmaz; “Meydan Larus’ta yazıyor, demek ki doğrudur” da olmaz.

Ya da anlamsız görünen kelimenin anlamını keşfedeceksin, deyim adeta “aydınlanacak”. “İyi saatte olsunlar”ın eskiden “iyi sıhhatte olsunlar” yazıldığını gördün mü konu yüzde doksan dokuz kapanmıştır. Gene de yüzde bir payı aklından çıkarmayacaksın: belki deyimin aslı iyi saatte olsunlar yahut daha başka bir şeydi, birileri hypercorrection denilen işi yaptı, anlamsız görünen bir deyime anlam yüklemek için saati sıhhate çevirdi. Eski zaman yazarları genellikle şimdikilerden daha sağlamdır peki, ama hata yapmazlar diye bir şey yok.

“Haydan gelen huyna gider”diye BİR tane örnek bulsam inanacağım.

Hay Ermenice “Ermeni”, Huyn da Rum demek. 19. yüzyılda İstanbullu bir Türk’ün normal olarak bileceği üç beş düzine Ermenice kelimeden ikisidir. “Ermeni’den kazandığı parayı Rum’un meyhanesinde, lokantasında, kerhanesinde yemek” gibi bir şey mantıklı da duruyor. Ama dediğim gibi, mantıklı durması yetmez, kanıt lazım. O da şimdilik yok.

--------------------------


Fazla önemsemeden yazdığım bu iddiasız yazı üzerine Kelimebaz tarihinin en büyük fırtınalarından biri koptu. Yüzlerce, abartmıyorum, yüzlerce dini bütün okurum yazı yazarak deyimin aslının İslami tasavvufta Allah’ı ifade eden Hâyy ve Hû kelimelerinden geldiğini savundular. Çoğu kibar bir dille yazdılar. Ama üsluplarından sanki gayrımüslim birinin İslamiyet’e ait kabul ettikleri bir alana fazlaca burnunu sokmasından duydukları rahatsızlığı hissettim.

İki yüz kişi üstüne gelince insan irkiliyor. Yazılarını genelde beğenen insanlar karşı gelince daha da ciddiye alıyorsun. Acaba haklı olabilirler mi diye enine boyuna aradım ama ikna olmadım. Daha önemlisi, halk ağzındaki – üstelik hayli sinik mesajı olan – bir deyimin öyle ya da böyle yorumlanması insanlarda neden duygusal bir tepki doğurur, onu da anlayamadığımı fark ettim.

13 Mayıs’ta ikinci bir yazıyla konunun üzerine gittim.

Tüm zamanların email rekoru haydan gelen huya gider konusunda kırıldı, hem açık farkla. Şu ana kadar tam 116 okurum yazdı, hâyy ve hû Allah’ı ifade eder, deyimin anlamı “Allah’tan gelen Allah’a gider” demektir diye. Hepsi olmasa da bazıları gayet müeddep, nazik, alçakgönüllü, yapıcı mektuplar, sağ olsunlar.

Üzülerek belirteyim, her gelen maille kanaatim biraz daha pekişti ki böyle olamaz. Sebebi şu:

1) Yüz on altı muhatabım arasında delil göstermeye teşebbüs eden ilaç için İKİ kişi olmuş, onların da delilleri sakat. Biri Muhiddin Abdal’ın bir nefesini örnek getirmiş, ama vezinden belli ki deyim oraya ait değil, sonradan eklenmiş. İnternetten arayınca tık diye şiirin orijinali bulunuyor, hay’dan huy’dan söz yok.[1] Diğeri Abdülbaki Gölpınarlı’nın 1978 tarihli Tasavvuf Kaynaklı Deyimler Sözlüğü’nü zikretmiş. Arayınca görülüyor ki Gölpınarlı evet öyle demiş, ama bu görüşüne kaynak veya delil göstermemiş, bilgi değil inanç ifade etmiş. Hatta tahmin ediyorum ki “Hayy’dan gelen hû’ya gider” yorumunun nihai kaynağı Gölpınarlı olabilir. Diğer herkes ondan kopyalamış çünkü.

2) Deyimin anlamı belli: “Haksız ve zahmetsiz kazançtan hayır gelmez”, ta baştan beri de böyle. Demek ki haklı ve zahmetli kazançtan hayır gelebilirmiş, söylenen şey o. Oysa “Allah’tan gelen Allah’a gider” bununla taban tabana zıt bir fikrin ifadesi, “bu dünyada hiçbir kazancın kıymeti yoktur” demek. Bunu nasıl açıklayacağız? Deyimin anlamı kaymış diyorsanız, kusura bakmayın, delil isterim.

3) Türkçe halk dilinde “Allah” anlamına gelen sekiz on kelimeyi bir nefeste sayabiliyorum. Hüda, mevla, rab, hak vb. Sanırım ilk yirmiye hâyy da girmez, hû da.[2] Aksini iddia eden, esoterik[3] tasavvuf literatürü dışında, halk dilinde herhangi bir tarihte bu iki kelimenin kullanıldığı birkaç örnek göstermekle mükelleftir. Öyle örnek görürsek belki “belki” diyebiliriz. Daha görmedik.

Maamafih “Hay’dan gelen Huyn’a gider” konusunda iddialı değilim, baştan söyledim. Belki de “vaveyla, kargaşa” anlamında hay huy kastedilmiştir. “Karambolden gelen karambole gider?” Mümkün. Bilmiyom.



[1]Bazı kaynaklarda Muhyî diye geçen Muhyîddin Abdal’ın internette dolaşan nefesi şöyle:

Zahid bizi tan eyleme/Hak ismin okur dilimiz
Sakın efsane söyleme/Hazret’e varır yolumuz
Sayılmayız parmağile/Tükenmeyiz kırmağile
Taşramızdan sormağile/Kimse bilmez ahvalimiz
Erenler yolun güderiz/Çekilip Hakk’a gideriz
Gaza-yı ekber ederiz/İmam Ali’dir ulumuz
Erenlerin çoktur yolu/Cümlesine dedik beli
Gören bizi sanır deli/Usludan yeğdir delimiz
biz ha isek siz de ha’sınız
siz hu iseniz biz de hu’yuz
hayy’dan gelen, hu’ya gider

Son kıtanın çakma olduğunu görmek için alim olmak gerekmiyor. Vezni uymaz, kafiyesi uymaz, dili üslubu uymaz. En beteri, dahı bağlacının de halini alması ve ses uyumuna girmesi İstanbul lehçesinde 19. yüzyılın işidir, yani kıta Muhyîddin Abdal zamanında yazılmış olamaz. Benim tahminim 2005-2008 rekoltesi olmalı.

[2] Yahu deyimi “yarabb” anlamında yaHû değil midir peki? Böyle soran birine ciddi bir cevap yazdıktan sonra kendimi tutamayarak ekledim:

Amerikalılar da birbirlerini Hâyy diye selamlıyorlar malum, tasavvufa merak sardıklarından bu yana.

[3]“Kelimenin doğru yazımı esoterik mi, ezoterik mi?” Soran birine şöyle demişim:

Ezoterik daha makbul sanırım. Neden esoterik yazdım? Bu meret Fransızcada /ezoterik/ İngilizcede /esoterik/ okunur, ben de Fransız değil Anglo-Amerikan ekolüne yakınım, ondan herhalde.

İmlada tutarlılığı sevmiyorum, bir de o var tabii.


Comments

Sadık Sadıkoğlu

Hocam, bu konu Refik Halid Karay’ın 'Türkçenin Tadı ve Ahengi' isimli kitabında da geçiyor. “Bir rivayete göre ‘hay’ Ermeni, ‘huy’ da Ermenicede Rum mânasında imiş ve söz Ermeni’nin kazandığını Rum alır, Türk’e nasip olmaz demesine gelirmiş. Sanmıyorum; zira bu mana yukarıdaki kullanışlı şekline -kelimelerin Ermenicede manaları olsa bile- uymuyor. Büyük bir ihtimalle ‘hay’ gibi ‘huy’ da ‘elfaz-ı savtiye’dendir veya ‘nida’dır. Bir asla bağlamak da mümkündür: Lügatlarımızın Farsça olarak gösterdikleri ‘haya huy’un çalgıcı şamatası, ‘haya hay’ın ise matem feryadı demesine geldiğine bakılınca atasözü kelimelerde değişiklik yaparak ‘çalgı çağanak içinde kazanılan hayırsız para, matem iniltisine gider’ anlamını belirtmek istemiştir. Nitekim çocukluğumda o darbımeseli daha ziyade sonunu getiremeyip perişan hale düşen hafifmeşrep kadınlarla muhtekirler, mürtekipler, kumarbazlar, hovardalar hakkında söylenirdi. Türkçemizde nedense lügatlere geçmemiş ‘hayhuy’ kelimesi de vardır; ‘bir hayhuydur gidiyor’ şeklinde kullanılır ki gürültülü patırtılı, düzensiz, karmakarışık ve hesapsız kitapsız bir yaşama tarzına işarettir. Benim bulabildiğim bu kadarcıktır.”