Home Artists Posts Import Register

Content

26 Mart 2009

Hindinin ne kadar aptal bir hayvan olduğunu bilir misiniz? Bizim bir ara vardı, yoldan geçen arabalara ön cepheden saldırmayı âdet edinmişlerdi. Bir tanesi de komşunun çoban köpeğine girişti, hayatıyla ödedi. Durup durup şişinme huyları bana çok yıldızlı birtakım zevatı hatırlatır, nedense.

Amerikan asıllı olan kuşu Avrupa’ya ilk 1511’de getirmişler. O zamanlar Amerika daha Hindistan’ın ucu zannedildiğinden İspanyolca pavo d’Indio (Hint tavus kuşu) adı mantıklı gelmiş. Fransızcası dinde, İtalyancası da eskiden dindio (Venedik lehçesinde hala dindiot diyorlar). Türkçeye ne zaman gelmiş bilmiyorum, bizde böyle ilginç şeyleri merak eden tarihçiler saysan on tane çıkmaz,[1] ama hindî adı belli ki İtalyanca yahut Fransızcadan çeviri. Ermenice hntgahav (Hint tavuğu) da öyle.

Öte yandan İspanyollardan hiç hazzetmeyen Portekizliler, biraz daha gerçekçi bir coğrafyayla peru adını tercih etmişler. İngilizler ise bilemediğim bir nedenle turkey fowl adını verdikleri, aslında Afrika kökenli bir kuş olan Beç tavuğunun adını alıp, yeni gelen kuşa Indian turkey demişler. Bu Beç tavuğu (numida meleagris) tavuktan irice kara bir kuştur, serpme beyaz benekleri ve gösterişli ibiği olur, bizde bazen Tokat tavuğu da deniyor. Hindiye bayağı benzer, yani adlandırma makul. Kırmızı ibiğinden dolayı turkey adı verildi lafı geyiktir. Türkler o zamanlar kırmızı başlık giymezdi ki? Fes ta 1820’lerde icat edildi.

Kahrolsun emperyalistler ülkemize Turkey demesinler diye hindi gibi kabaran arkadaşlara şunu sormalı: Ya Hintiler ülkemize Hindistan diyemezsiniz Bharat deyin derse ne yapacağız? Hele Perulular kuş meselesinden dolayı Portekiz’e bayrak açsa, bizim komşunun köpeğine sataşan hindilerden ne farkları olur?



[1]Halil Berktay buna itiraz etmiş, meraklı tarihçi sayısının daha fazla olduğunu söylemiş. Sanırım “on beş” diye düzeltmem gerekiyor!

Osmanlı mutfağı hakkında enfes bir kitap yazan Mariana Yerasimos bu tarih meraklılarından biridir. O da mail atmış, beni Osmanlı hindilerinin tarihçesi konusunda bir dizi fantastik alıntıyla aydınlatmış.

Hindi tüketimiyle ilgili bulabildiğim en eski belge 17 Ocak 1715 tarihlidir. Sözkonusu belge, Galata Sarayı’nın tamirattan sonra yeniden hizmete girmesi nedeniyle, Sultan III. Ahmed’in onuruna verilen ziyafetin harcamalar listesidir. Listede “Mâkiyân adet 160” ve “Mâkiyân-i Mısrî adet 15” kaydı yer alıyor. Kapadokya kökenli olan Babaannem –1924’e dek yörede yaşamış çoğu Kapadokyalı Rum gibi– hindiye “kurka” ya da “misrî” derdi, o nedenle Mâkiyân-i Mısrî’nın anlamı konusunda hiçbir kuşkum yok. Ne yazık ki misrîden hindiye geçişle ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadım.
Kitap çıktıktan sonra Mısır tavuğunu ve kebabını (!) Evliya Çelebi’de de buldum. Evliya, Belgrad’daki yiyecekleri anlatırken: “Ve Mısır tavuğu add etdikleri kırmızı hortum burunlu tavuk kebâbı” ndan söz eder. Yıl 1660.
Evliya hindiye ayrıca Leh tavuğu da der. “Leh tavuğu” namıyla bilinen “meşhur fîl hortumu gibi sarkmış kırmızı et pâresi burnu” olan yaratık. Bu da Kırım-Bahçesaray’daki nimetlerdendir. Hindi, Kırım’a Orta Avrupa üzerinden gitmiş olabilir. Leh tavuğunu “Kallevine”de de anlatır. Ancak Kallevine’nin neresi olduğu belli değil. Dankoff’a göre Köln olabilir. Tabii Evliya oralara gittiyse?

“Hindi” ve “turkey” adlarının kökenine dair dehşetli bilgi, görüş, iddia yağdı: meğer ne popüler konuymuş! Bu arada Anadolu’nun çoğu yerinde hindiye “mısır” adı verildiği de hatırlatıldı.

Bu vesileyle Beç tavuğunun neden turkey fowl olduğunu öğrendim. Meğer bu hayvan Madagaskar’dan gelirmiş. Akdeniz’e Mısır limanları vasıtasıyla ulaşmış.

Mısır’a İngilizlerin Turkey demesi normal. İşin enteresanı Ege bölgesinde hindiye köylüler “mısır” der. Acaba Türkçede de (aynen İngilizlerde olduğu gibi) Beç tavuğunun adı hindiye mi transfer edildi?

Diğer bir muamma: madem bu hayvan Mısır’dan geliyor, neden Türkçesi Beç (= Viyana) tavuğudur?

Comments

No comments found for this post.