Home Artists Posts Import Register

Content

21 Ocak 2009

Korkmayın, üç tane Eflatun yazısı yeter, felsefeden devam etmeyeceğim.

Ege ağızlarında kant, teraslar şeklinde düzenlenmiş bir arazinin her bir kademesine verilen addır. “Şo kanttaki ileği bir el vee de gakalım,” misal. Neyin nesidir, nereden gelmiş, bir fikrim yok. Hiçbir sözlükte bulamadım. Bilen varsa haber etsin lütfen.

Türkçenin kayıp katmanlarında varlığını sürdüren bir başka antika kelime, şekerli sudan yapma bir tür içecek olan öteki kant. Ekşi Sözlük’e baktım, ohoo, bir sürü entry’si var, o kadar da bilinmez bir şey değilmiş. Bunun aslı Arapça kalın k ile qand, şeker kamışından elde edilen külçe şeker. Arapça sukkar qandî akide şekeri gibi şekerleme. Bu deyim 1200’lerde Fransızcaya, oradan İngilizceye sugar candy biçimiyle girmiş. Son yüz yıl içinde candy ayrıldı, bağımsız kelime olarak “şekerleme” anlamında kullanılıyor.

Hem qand hem sukkar sözcüklerinin nihai kökeni Hintçe. Bu da normal, çünkü şekerkamışı tropik Hindistan’dan gelen bir bitki, şekeri icat edenler de Hintliler. Eski Hintçe śakkara şeker, kanduda külçe demekmiş. Oradaki o üstü şeyli ś nedir diye sorarsan, /s/ ile /ş/ arası fışıltılı s sesi. Türkçe şeker ya direkt Hintçeden ya da başka bir aracı dilden alınmış olmalı, ta Ortaasya yüzyıllarında, Uygurlar devrinde. Avrupa ulusları ise şekeri Araplardan öğrenmişler. O yüzden Arapça sözcüğün ilk hecesindeki /u/ sesi aşağı yukarı bütün Avrupa dillerinde görülüyor, sugar, sucre, suiker, zucchero, zucker, azucar, cukier, cukor vesaire. Biz Arapçadan alsak Türkçesi sükker olurdu. Osmanlıcada bu biçimi de kullanılır ayrıca.

Comments

No comments found for this post.