Home Artists Posts Import Register

Content

8 Kasım 2008

Kokoreç’i İstanbul’a Yunan meyhanecilerin getirdiği anlaşılıyor. Ömer Seyfettin ilk kez 1920’de, Atina’dan İstanbul’a gelmiş bir aşçının lokantasında kokoreç yemiş, sevmemiş. Hayatını ırkçılık üzerine kurmuş bir garip hastalıklı adam, sevseydi tuhaf olurdu zaten.

Öte yandan Yunanca sözlüklerin hepsi kokorétsi’nin Rumca de­ğil Arnavutça bir kelime olduğunu söylüyor. Şaşırtıcı olmasa ge­rek, çünkü 20. yüzyıl başlarına dek Atina’nın aşağı tabaka sokak kültürü Arnavut kültürüydü. Yunanistan’ın bağımsızlığından önce Atina kasabası ile civar köyleri ezici çoğunlukla Arnavuttu. Halen Attika köylerinde yaşlılar Arnavutça bilir.

Arnavutça sözlüklere bakıyoruz, “bağırsak kızartması” anla­mında böyle bir kelime yok ama mısır ve özellikle mısır koçanı anlamında kokërroz geçiyor. Bulgarca ve Sırpçada da kokoroz mısırdır, bizde Rumeli muhacirleri de bu kelimeyi kullanırlar. Klasik kokoreçin mısır koçanı şeklinde örülmüş bir nesne oldu­ğunu kabul edersek, sanırım şekilden ötürü bir mecazi kullanım sözkonusu olmalı.

Kokoroz’un kökeni de problem. Birkaç sözlükte “Türkçedir” diye gördüm ama inandırıcı bulmadım.*

---------

* Bir okurum Arnavutçada kukurec kelimesinin bizdeki anlamıyla var oldu­ğunu ve yaşadığını hatırlatmış. Tahir N. Dizdari’nin Fjalor ı Orientalizma ve në Gjuhën Shqipe (Arnavutçada Doğu Dillerinden Alıntılar) adlı sözlüğünün 560. sayfasında kukurec var ve Türkçeden alıntı olarak gösterilmiş.

Buyurun işte fasit daire: Türkçeye Rumcadan, Rumcaya Arnavutçadan, Arna­vutçaya? Gene Türkçeden! Birinden biri yanlış ama hangisi bilmem.

Comments

Serkan

Şöför aşçıya, aşçı uşağa, uşak şöföre sonra hepsi birden hizmetçiye:) sonuç çok derine insek kelime latinceden türemiştir