Saltbuyurmanlık - II (Patreon)
Content
24 Temmuz 2009
Türk Dili dergisinin 1936 yılında önerdiği Öztürkçe kelimelerden bir demet sunmaya devam ediyoruz.
Üyürt neymiş? Seçim ve tercih demekmiş. Köterikarakter, öredil kat’i, eysirim de tarih. Bunların nereden türetildiğine dair bir fikrim yok, ama Divan-ı Lugat-i Türk’ü karıştırsak eminim ucundan tutacak bir şeyler buluruz. Roman karşılığı ertekdemişler, belli ki “ertesi yarın” gibi bir yerlerden çağrışım gelmiş. Bölem ertek tefrika roman, eysirimki ertek tarihi romanmış: oradaki –ki ekinin nispet eki olarak kullanılması nefes kesici!
Vallahi ciddiyim, uydurmuyorum, abartmıyorum da. Birilerinin fantezi olsun diye yarattığı özel bir dil değil bu. Yıllar boyu ülkenin en temel siyasi-kültürel konusu olan, cumhurreisinin hayattaki en önemli davası sayıp şahsen yönettiği, devlet eliyle okullara empoze edilen, benimsemeyenlerin siyasi sadakatinden kuşku duyulduğu bir milli dava. Ve bu davanın resmi organıca “bundan böyle Türkçe böyle olacak” diye ilan edilen kelime listesi.
Bin yıl önce ölmüş kök ve eklerden serbestçe yararlanmışlar, Eski Asya Türkçesi ile Türkiye Türkçesi uyar mı uymaz mı dert etmemişler. Betibetinmesela bibliyografi olmuş, betiz de harf, Amu Derya’nın beri yanında bin yıldan beri kullanılmamış olan betimek (doğrusu bitimek) fiilinden. Buna karşılık bedizel estetik olsun demişler, Eski Türkçe bedizemekkarşılığı bu ülkede bezemek kullanıldığına hiç bakmadan. İnav itibarmış, -av eki isterse Türkçe değil Kıpçakça olsun. Sınamal deneysel olmuş, -amal eki Moğolca olsa fark etmez, onlar da bizden diye. Ürgüt eserler demekmiş, -üt diye bir çoğul eki neredeyse iki bin yıl önce Türkçeden kaybolmuş olsa da.
Uyduracak bir şey bulmayınca yabancı kökenli kelimelerin sesleriyle oynamışlar. Aile ayla, gazete gazata, an’ane de ananadiye yazılacak bundan böyle diye karar çıkmış yüksek yerden. Cumhurreisinin ön adı da aynı günlerde Kamal diye düzeltilmişti biliyorsunuz, 1938’den sonra ne oldu bilinmez, usulca gene Kemal’e döndü.
*
Soru bir: Ülkenin dilinden, kültüründen, geleneğinden, kimliğinden feci surette nefret etmedikçe bir insan bu denli radikal bir reddiyeye girişir mi?