Home Artists Posts Import Register

Content

7 Temmuz 2009

Sakallı profesörlerin, okumuş yazmış insanların bulunduğu bir sofrada mevzu açıldı, bendeniz nedir diye. Bilen çıkmadı! İnanması zor ama böyle. Kuşkuya düştüm, ben bu köşede çok mu uçuyorum ne? Burada Arapça gramerin inceliklerinden, 18. yüzyıldaki telaffuz değişikliklerinden, Aramicenin lehçelerinden söz ediyoruz. Kimse bir şey demeyince “herhalde herkes bilir zaten bunları” deyip devam ediyorum. Yanlış mı yapıyorum? Yolcuların bir kısmını önceki limanda mı unuttuk?

Bende demek kul demek. Bendeniz de kulunuz, köleniz. Bilinmez mi bu kadarcık şey?

Ha, bundan ötesini bilmeyiz derseniz ona diyeceğim yok. Onu da anlatmak bana düşsün.

Farsça benden, daha doğrusu /a/ ile /e/ arası bir sesle bändän“bağlamak”. Bunun şimdiki zaman kökünden bänd her çeşit bağ, özellikle “bağ ve bukağı ki tutsak ayağına ururlar”, ayrıca mafsal ve ek, düğüm, kilit, bele bağlanan kuşak, urgan, ip, ayrıca boyunduruğa vurulmuş bir çift öküz. Ayrıca on deste kâğıttan oluşan tomar. Ayrıca su bendi de denirmiş ama tek başına bend bu anlama gelmezmiş, su bendi diye belirtmek gerekirmiş, diyor Burhan-ı Katı müellifi. Bende = bağlı kimse, yani köle, kul.

Aynı fiilin geçmiş zaman kökü best-’tir, beste ve serbestgibi. Ama ona şimdi girmeyelim olur mu?

Kürtçe bend ip, sicim, ayrıca esaret, yasak, engel. Ermenice band hapishane ve pranga. Hadi bunlar normal diyelim. Ya İngilizceye ne demeli? To bind bağlamak, geçmişi bound. Bandip veya şerit. Bond düğüm ve akit, insanın elini kolunu bağlayan bir sözleşme, yükümlülük, ayrıca borç senedi. Bir de Dyobinder var, nalburiye işi yapanlar bilir, çürük tuğlaya sürersin taş gibi olur. “Bağlayıcı” demek.

Almanca binden bağlamak, Bund bağ, ayrıca akitle bir araya gelmiş üyelerden oluşan birlik, hatta federasyon, Bundesrepublik Deutschland gibi.

Neden böyle? Çünkü İranca ile Germence akraba diller. Bundan tahminen beş bin yıl önce gibi ayrışmışlar. Bir aşiret oraya, öbürü buraya gitmiş; dilleri, töreleri, adapları ayrı yollara girmiş. Dildeki çoğu ses, ancak özel eğitimli dilbilim tazılarının koklayabileceği şekilde değişmiş. (Düşünün ki beş bin yılda kaç çeşit dil modası çıkmıştır Acemlerde ayrı, Almanlarda ayrı.) Ama kelime başındaki /b/ ile sonundaki /nd/ demek ki nispeten istikrarlı gitmiş. Kısmet.

Comments

Sadık Sadıkoğlu

Mevlana'nın bir mısraı şöyle başlıyordu; من بندهء قرءانم اگر جان دارم - Men bende-i Kur'ânem eger cân dârem 🙂