Home Artists Posts Import Register

Content

28 Mayıs 2009

Zazaca ile Kürtçenin “fonetik evrimi” farklı olmuş. Yani nasıl Türkçe kelimeler farklı yerel ağızlarda yamulur, çarpılır, farklı hallere girer, bir yerde kolay öbür yerde goley derler, bu da öyle. Birkaç örnek vereyim de ne dediğim anlaşılsın.

Sayılardan girelim mesela. “Beş” Kürtçede penc, Zazacada ponz ya da pondz. Basit değil mi? Ama “üç” Kurmanci , Zazaki hirê, kolaysa anla dilbilimci değilsen. Dilbilimciysen bu da basit gerçi, ikisi aynı sözcük, İngilizce three de aynı. Özgün /thr/ ses grubu Zazacada /hr/ şeklini almış, araya dolgu i’si girmiş, Kürtçede ise aynen Farsçadaki gibi önce /sr/ basamağından geçip sonra r’yi kaybetmiş.

Okumak K. xwendin, Z. wendene. İstemek K. xwestin, Z. waştene. Yemek K. xwarin, Z. werdene. Kızkardeş K. xweşkZ. wae. Demek ki neymiş? Hintavrupa dillerinde orijinal olan /kw/ sesi Kürtçede /xw/ Zazacada /w/ halini almış. Latincede aynı ses /qu/ olur. O yüzden mesela istemenin Latincesi geçmiş zamanda quaestus olur, ki İngilizceden bildiğiniz quest’tir. Xwestin demek.

İsim K. naw, Z. name: hayret değil mi? Yıl K. sal, Z. sarre. Alakası yok gibi görünüyor ama bakın, yürek K. dil, Z. zerre. Çünkü eski İranca /rd/ ikilisi modern Farsça ve Kürtçede TÜM örneklerde /l/ olmuş, buna karşılık Zazacada umumiyetle /rr/ şekline evrilmiş. Kalbin eski İran dillerindeki karşılığı nitekim zard veya thard. Aynı kelime İngilizcede heart, Almancada herz, Yunancada kardiyolojiden tanıdığınız kardía, Latincede belki cordial’den tanıdığınız cord-, Ermenicede sird, Rusçada serdtse, eski Hintçede hrdayaşeklinde karşımıza çıkıyor. Bunların hepsi kurallı değişimler. Yani her birinin tam ve ayrıntılı olarak tanımlanmış formülleri var. Tak makinaya, aynen üretsin.

Kıssadan hisse: Her dil başlı başına bir mucizedir. Öğren öğren sonu gelmez. Zazaca bile.[1]


[1]Zazaca hakkında yazdığım iki yazı, tahmin etmediğim yoğunlukta bir fırtınaya yol açtı. Kendini Zaza olarak tanıtan okurların birçoğu bana hak verirken, çok daha geniş bir Kürt çevresinde, ucu çok sık hakarete varan tepkilerle karşılaştım. Yaygın bir inanışa göre Zazaları Kurmancilerden ayırarak Kürt ulusunu bölmek TC rejiminin gizli politikalarından biriydi. Bu yazıları yazmakla ben de “Türk faşizminin” bilinçli ya da bilinçsiz ajanı olduğumu ortaya koymaktaydım.

Oysa ki söylediğimin çok masum bir şey olduğunu düşünüyorum: Zazaca ve Kurmanci, karşılıklı olarak anlaşmaya izin vermediklerine göre iki ayrı dil sayılmalıdır. Bu iki dili konuşan insanlar kendilerini tek millet sayabilir veya saymayabilir; kendi bilecekleri iştir, beni ilgilendirmez. Ama yarın “doğru Kürtçe budur, milli dilimizdir” deyip öbürünü müfredattan veya resmi kullanımdan silmeye kalkarlarsa doğrusu üzülürüm.

Yeterince düşünmediğim nokta şuydu: “Kürtçe” tabiri, Türk ve dünya kamuoyunda yaygınlıkla varsayıldığı üzere Kurmancî (ve Soranî) dilinin adı mıdır, yoksa bununla Zaza/Kırmanckî/Dmili dilinin ortak küme adı mıdır. Hatta, aşağıdaki mektubu yazan okurumun ima ettiği gibi, esas “Kürtçe” Zazaca olup öbürü çakma Kürtçe midir?

Zazacanın ayrı bir dil olmadığını iddia etmek körlüktür. Haklısınız. Yalnız şu var:

Zazaların asıl kitlesi (Dersim-Erzincan-Bingöl ve Muş) kendilerine, Kirmanç ve Kırd derler. Kürtler de kendilerine Kurmanç veya Kurd der.

Bir Zaza olan Seyid Rıza İngiliz kralına yazdığı mektupta ülkesine Kürdistan der.

Bugün dinci diye yutturulmaya çalışılan Şeyh Said isyanı, TBMM zabıtlarında Kürt isyanı diye geçer. Said de Zazadır. Kürt cemiyeti olan Xoybun üyesidir.

Konuştuğum tüm yaşlı Dersimliler 38 kırımından sonra Kürt kelimesini kullanmadıklarını söylerler. Öncesinde onlar kendilerine Kırd, Kurmançlara ise Kırdasi derlermiş. Kırdasi bir küçümseme sözcüğü “Kürtçük” diye çevirilebilir. Manası sahte Kürttür. Yani kendilerini gerçek Kürt sayıyorlar.

İlk Zazaca eser bir mevlittir. Başlığı ise Mevlid-i Kurdî’dir.

Zaza ismini bugün bizim Zaza saydığımız kitlenin çoğunluğu hakaret olarak kabul ederdi. Zazacı hareketten dolayı son 15 yıldır bir üst isim olarak benimsendi. Mesela Zazaca konuşan Dersimliler için kendilerine Zaza denmesi küfürdür. Onlar kendilerine Kirmanç derler. Zaza denince Sünniliği anlarlar.

Osmanlı bizim bugün Zaza dediğimiz aşiretlerin hepsini Ekrad şeklinde kayda geçirmiştir.

Evet Zazaca ayrı dildir ama Kürdi dillerden desek nasıl olur? Çünkü tarihsel bir yakınlık ve birlik var arada. İsimler, adlandırmalar benzer. Kırd, Kurd, Kirmanç, Kurmanç tesadüf mü acaba? Bu yakınlığın sebebi nedir? Eski devirlerde acaba Kürtlük bir dini inancın adı mıydı ki bu insanlar bu ad etrafında toplandılar? Bilmiyorum, mevzu çok çetrefil.

Hala neden önemli oranda bir Zaza kitlesi kendini Kürt sayıyor. Neden Diyarbakır, Bingöl ve Dersim Zazaları bir Kürt partisi olan DTP’yi tercih ediyorlar?

Comments

Gerdun Brusk

Değerli mamoste Sevan! Belki Kirmanc/Kirmancki ve Kurmanc/Kurmanci etnik kategorilerinin ve dillerinin yakinlik-uzaklik, birlesiklik-ayrilik belirlemelerine bir perspektif sunması bakımından Latince’yi gözönünde bulundurabiliriz. Bir çatı ya da ırmak başı olması bakımından. Bugün İtalyanca, Fransizca, İspanyolca, Portekizce ve Romence’nin ayrı bir dil olduklarının tartışmasını kimse yapmıyor. Bu dillerin Altıncı yüzyıldan Dokuzuncu yüzyıla kadar Vulgar Latince’den Romans dilleri olmaya doğru geliştiklerini ve o tarihlerden bu yanı da bugünkü hallerini aldıklarına dair de bir hemfikirlik var. Bu anlamda Kürtlük ve Kürtçe (Kurdi) de Vulgar Latince olarak düşünülebilir. Bugün genel olarak Sorani, Zazaki, Kurmanci, Hewrami, Laki, vs. olarak bilinen dillerin hepsini Kurdi dilleri olarak adlandırılabilir ve herbirisi dilbilimsel olarak (lehçe yerine) ayrı bir olarak değerlendirilebilir / değerlendirilmelidir. Zaza I makalenizde Kurmanci ve Kirmançki’yi karşılaştırırken altını çizdiğiniz gibi, bu dillerin hepsinde ayrı bir dil olarak kategorilendirmeye yetecek derecede gramer, leksikon, sintaks, konjugasyon, jender, ve pronansiasyon bakımından farklılıklar var. Belli derecelere kadar Fransızca, Portekizce, ve İspanyolca bilen birisi olarak hiç şüphesiz diyebilirim ki Portekizce, Fransızca ve İspanyolca birbirine Kirmancki ve Kurmanci’den cok daha yakınlar. Aynı şeyi Hollandaca (Flemence) ve Almanca için de diyebilirim. Bu dilleri (Sorani, Zazaki, Kurmanci, Hewrami, Laki, vs.) kullananlar kendilerine bir coğrafik alanda bağımsız bir ülke ya da otonom bir rejim kurmuş olsalardı (Portekizler, Romenler, Katalanlar vs. gibi), onları ayrı bir etnik veya ulusal grup olarak görmek ve ayrı bir dil kullandıkları noktasında kimin önemli bir tereddütü olacaktı? Bu grupların hepsini Kurd/Kürt/Ekrad olarak adlandırmak yüzyıllar boyu ektrinsik (dışsal) bir tavır olmuş. Başka bir deyimle bu grupların toptan Kurd/Kürt/Ekrad olarak adlandırılmaları ekstrinsik bir oluşum. Dışardakilerin onlara bakarak verdikleri bu isme de (Kurd/Kürt/Ekrad) bu grupların tarihsel olarak bir itirazi olmamış ya da bunu doğal/doğru bir isimlendirme olarak kabul etmiş. Ancak ilginçtir ki kendi içlerinde hiçbirisi kendisine Kürt dememiş. Ben Koçgiri Kürtlerindenim, örneğin. Bir Koçgiri Kürt köyünde doğma büyümeyim. Çevremizdeki akraba Koçgîrî köylerini de tanırım. Ne çocukken ne büyüdüğümde ne de bugün Koçgirili birisinin Kurmanci konuşurken “Kurd/Kurdî” kelimesini kullandığını duymamışımdır. Hiç istinasiz olarak herkes “Kumanc/Kurmanci” terimlerini kullanırlar kendilerinden ve dillerinden bahsederlerken. Çevremizdeki Çerkez, Lazgi, ve Türk köylüleri bize Kürt derlerdi. Buna da hiçbirimizin itirazı olmazdı. Doğru ve doğal bir tanım olarak kabul ederdik. Ancak kendi dilimizde istinisnasız Kurmanc’iz ve Kurmanci konuşuruz. Benzeri durumun şahitliğini eminim “Zazakî” konuşanlar da yapacaklardır. Düşünün ki 600 yıl önce Slav ya da German kökenli birilerinin Barsalona çevresinde yaşayanlara Katalan değilde Latin olarak çağırmasına hiçbir Katalan’ın itirazi yoktu. Ya da düşünün ki bugün İtalya’dan Galisya’ya Güney Avrupa’da konuşulan dillerin çoğuna Romans dilleri diyoruz ve doğal/doğru olarak kabul ediyoruz. Neden “Kirmanc/Soran/Hewraman vs. Ulusal Kurtuluş Hareketi” değilde “Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketi”? Yüzyıllar boyunca Kürt asıllı grupların kendi dışındaki (ve bir kaç küçük istisna dışında ezen ulus ya da devlet sahibi ulusa mensuplar tarafından) toptan Kürt olarak değerlendirilmeleri ve yüzyıllar boyunca bu Kürt gruplarının hepsinin çevre gruplar tarafından öyle ya da böyle dilsel, kültürel, ulusal (bağımsız ya da otonom toprak sahipliği bakımından) olarak Kürt olarak değerlendirilme çerçevesinde ezilmiş, katledilmiş, sürgün edilmiş, sistematik asimilasyona tabii tutulmuş olmaları var. Bu bakımdan bir Kurmanci, Kirmancki, Hewremi, ya da Sorani konuşanın kedisini bir “Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketi” içerisinde bulmasını doğal ve doğru kabul etmesi kadar doğal ve doğru bulmamız lazım. Bir Kürdistan kurgulandırın kafanızda. Büyük bir coğrafyayı alsın içerisine. İçinde onlarca dil barından bir ülke olsun ama ağırlıklı olarak Kürt kökenli dillerin konuşulduğu bir ülke olsun. Bu ülkenin kurulması için onyıllarca “Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketleri” içerisinde ter, kan, ve can vermenin getirdiği doğal bir sahiplenme olsun bu insanlarda. Elbette ki bir resmi dil tartışması olacak. Elbette ki ayrı dillerin demokratik olarak tanınmasında ve ortak dil/diller yaratılmasında bir sürü yanlış (direk faşizan diyebileceğimiz) eğilimler, politikalar, yaptırımlar çıkabilecek ortaya. Elbette ki bu yanlış politikaların hayat bulması oranında bir linguisid (dil katli) yaşanabilecek. Bu kara-seneryolar sırf Kürtlere ya da Yakın/Ortadoğu’ya özgün bir durum değil. Son iki yüzyıldır ulus-devletleşen her örnekte değişik derecelerde kendisini kaçınılmaz olarak gösteren bir gerçeklik. Bu kara-seneryoların en az yaşanabilmesi bu ülkeyi kuracakların genel kültür, felsefe, ve politika seviyelerine bağlı. Bu bağlamda kimi bölgelerde bir Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketinin kendisini “Kürt Ulusal Kurtuluş Hareketi” olarak değil de kadın temelli/dinamikli/sürümlü “Halkların Demokratik Kurtuluş Hareketi” olarak görmeye çabalaması ve eko-demokratik federe rejimler kurmaya çalışması Yakın ve Ortadoğu (ve hata Dünya) tarihinde yekane bir deneme (eksperiment) olarak görülebilir ve desteklenebilir. PS. (Bir Kurmanc-konuşur ve yazar olarak) her ne kadar Türkçe yazmak ve okumak istemesem de sizin yazılarınızı merak ve zevkle okuduğumu itiraf etmem gerek, hocam! Spasiyên min ên ji dil û can :))