Home Artists Posts Import Register

Content

4 Aralık 2008

Arapça uzun a ile hâl (durum) başka, kısa a ve çift le ile hall (çözüm) başka kelime. İkincisinin bir sürü türevi bulunuyor. Tahlil kolay, çözümleme diye Öztürkçeleştirildi. Helal de aslın­da “çözük” demek. Kanunen bağlı yani yasak olmayan bir şey anlamında.

Bir de hülle var, kanunen bağlı olan bir şeyin usulüne uygun olarak çözülmesini ifade eden. İslam hukukunda, kadını talak-ı selase ile, yani üç kez “boş ol” diyerek boşayınca bunun geri dö­nüşü olmuyor, mecburen üçüncü bir kişiyle göstermelik bir ni­kah kıyıp uygun bir süre sonra gene boşanmak gerek ki tekrar bir araya gelinebilsin. Hülle işte bu işlemin adı. Tipik bir mev­zuat manyağının kasvetli ruhundan çıkmış bir formüle benziyor.

Mahall ve mahalle daha enteresan. Her iki kelime yapı bakı­mından “çözme yeri” anlamına geliyor. Esas anlamları “konak” yahut “durak”, yani göç esnasında “hadi burada duralım” deyip denkleri, çadırları çözdüğün yer. İlginç olan şu ki, yerleşik hayatı esas alanlar gibi göç etmeyi bir çeşit “çözüp gitme” olarak gör­memişler. Tersine, duraklama yerini “göçün çözülmesi” olarak algılamışlar.

Halˁ, sonu ayınla, “padişahı tahttan indirme” anlamında. O ayrı, bunlarla alakası yok. Sultan Abdülhamid mesela halledilmedi, hal’ edildi.

Comments

No comments found for this post.