Home Artists Posts Import Register

Content

19 Kasım 2008

Rücuˁ etmek Arapça “geri dönmek” demek. Sondaki nesne Arapça ayın harfini temsil ediyor, gırtlaktan gelen ve Türkçe karşılığı olmayan bir ses. Aynı Arapça kökten ricˁat geri dönüş. Özellikle askeri anlamda kullanılıyor. Misal: Cepheden perişan bir şekilde ricat eden Şark Ordusu birlikleri Çatalca hattında güçlükle durduruldu.

İrticaˁ da geri dönüş, Arapça gramere göre aynı Arapça kökten türetilmiş bir kelime ama Arapça değil. Fransızca réaction sözcü­ğünün siyasi anlamını karşılamak için 1908 yılında İstanbul’da icat edilmiş Neo-Osmanlıca bir uydurma söz. O yılın temmu­zunda ilan edilen Meşrutiyet idaresine karşı ekim sonlarında Taşkışla’da asker arasında bir kıpırdanma olmuş. 1 Kasım’da İt­tihat ve Terakki Cemiyeti zehir zemberek bir bildiri yayımlaya­rak “irtica tehlikesine” dikkat çekmiş. Kelimenin matbu olarak benim bulabildiğim ilk kullanımı bu.

Ondan sonraki haftalar boyunca İstanbul basını “irtica” nedir, var mıdır, yok mudur, bu kelime uygun mudur, yat kalk bunu tartışmış. 31 Mart 1909’daki askeri ayaklanmadan sonra kelime iyice yerleşmiş. Milli mitolojimizin temel kavramlarından biri oluvermiş.

---------------
(2021 ilave)
Bir dönem yoğun olarak Yeni Osmanlıca kelime hazinesi üzerinde çalıştım. 19. yüzyılda Batıdan gelen modern kavramlara karşılık olmak üzere Arapça ve Farsça köklerden uydurulmuş ya da yeni anlam yüklenmiş sözcükler sayılamayacak kadar çok. Buyurun bugüne dek az veya çok yaşayanlardan küçük bir seçki:

abide, ademimerkeziyet, adese (mercek), afaki (dayanaksız söz anlamında), ahize, akamet, aksülamel, aleyhtar, ameliyat (cerrahi müdahale anlamında), anane (gelenek anlamında), ardiye, ariza (dilekçe anlamında), asabiye, avize (aydınlatma elemanı anlamında), ayan (senato anlamında), aza (üye anlamında), badire, bahriye, bedbin, bedii, behimiyet, belediye, berzah (kıstak anlamında), bevliye, beynelmilel, beyzi, buhran (ekonomik kriz anlamında), camia, ceriha, ciddi, cumhuriyet, daire (ofis ve apartman anlamında), darülelhan, darülfünun, daüssıla, davetiye, dehalet, dehşetengiz, devriye, diğerkâm, duhuliye, edebiyat, ehemmiyet, ekalliyet, emrivaki, enfüsi, esham, faaliyet, fahri, fasile, ferik (tümgeneral), feza (uzay anlamında), fezleke, fıkra (makale anlamında), fırka, fiyat, gaita, hafriyat, haile, halaskâr, halita, hariciye, harika, harikulade, harikzede, hars (kültür anlamında), hasıla, haşmetmeap, hassa (nitelik anlamında), hayati, hemfikir, hemzemin, heykeltıraş, hissikablelvuku, hurufat, hükümdar, hükümran, hüviyet, içtimaiyat, idadi, idare (yönetim anlamında), iddianame, ifade, ifrazat, iğtişaş, ihracat, itiras, ihtisas, iktisat, ilahiyat, illiyet, imalat, indifa, infilak, infisah, inhisar (monopol anlamında), insiyak, intaniye, intiba (impression anlamında), intişar (yayınlanma anlamında), inzal, inzibat, iptidai, irtica, irtifak, islamiyet, isticvap, istihsal, istimlak, istinabe, istinaf, istinat, istismar, işgaliye, itfaiye, ithalat, izafiyet, kalem (resmi daire anlamında), karargâh, kaime, kazazede, kefaletname, kurunu vusta, kutup (pole anlamında), layiha, leff (belge attach etmek), lehdar, leyli (yatılı öğrenci anlamında), liva (askeri rütbe), lubiyat, lüzucet, makale (gazete yazısı anlamında), makbuz (alındı belgesi), makes, maliye, maliyet, mamafih, mania, maslahatgüzar, maşeri, matbu, matrah (vergi bazı), mazbata, maznun, mebus (parlamento üyesi), medeniyet, mefkure, mefruşat, meksefe, mermi, meşcere, meşihat, meşruiyet, meşruti, mevce, mevduat, mevki (taşıt araçlarında sınıf anlamında), mevkute, mevzuat, mevzubahis, mihrak, mikyas, milliyet, mirliva, mizan, muayede, muhabere, muhabir, muhacim, muharrir, muhayyile (imagination), muhik, muhrip (destroyer), muhteva, muhtıra, mukavva, mutlakiyet, mübadil, müddeiumumi, müdellel, müdür (yönetici), müessese, müessif, müeyyide, müfreze, mülakat, mülga, mülki, mümessil, mündemiç, münderecat, münekkit, münevver (entelektüel), münhal, müntehip (seçmen), mürebbiye, mürettebat, müspet (pozitif), müstafi, müstahsil, müstantik, müstatil, müstehlik, müsteşrik, müşahhas, müşir (mareşal), müştemilat, mütearife, mütehassıs, müvekkil, müzekkere, nazariye, nazır (bakan), nedime, nezaret (bakanlık), nihai, nikbin, nirengi, nizamiye, nüve, pederşahi, peyk (uydu anlamında), rakım (yükseklik), raptiye, reddiye, redif (yedek asker), refika, rekabet (competition), rugan (cilalı deri), ruhsatname, rüşeym, rüştiye, sahne, salise, sayfiye, sevkiyat, sevkülceyş, seyyanen, şaheser, şahika, şatafat, şayia, şebeke, şeniyet, şifahi (sözlü anlamında), şive (aksan), taarruz, tabiiyet, tahattur, tahkikat, tahkiye, tahsildar, tahteşşuur, takrir, talakat, talimat, tatmin, tayyare, tebellüğ, tebellür, tebligat,  tecessüm, tecezzi, tecziye, tedrisat, tefrika (dizi yazı), tehcir, temeddün, temerküz, teminat, temrin, tenasüh, tenkit, tensikat, tensip, tereddi (yozlaşma anlamında), terkin, tesanüt, tesisat, teşebbüs (girişim anlamında), teşkilat, tevdiat, ufki (yatay anlamında), uzvi (organik anlamında), üstüvane, vaziyet, vecize, vesayet, vukuat, yeddiemin, yeknesak, zabıta (polis anlamında), zadegân, zaptiye, zecri, zerk (enjekte etmek anlamında), zihniyet, zührevi (cinsel hastalık anlamında).

Comments

No comments found for this post.